Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Morbi non fermentum sapien. In pellentesque urna non sem consequat, ut hendrerit quam sodales.
4 |
5 |
--------------------------------------------------------------------------------
/README.md:
--------------------------------------------------------------------------------
1 | This project is the source code of website of Mecra which is an online journal of graduate students of Bilkent University.
2 |
3 |
4 | Site is generated by jekyll .
5 |
6 |
7 | Bootstrap is used for front-end development.
8 |
--------------------------------------------------------------------------------
/_layouts/default.html:
--------------------------------------------------------------------------------
1 |
2 |
3 |
4 | {% include head.html %}
5 |
6 |
7 |
8 | {% include header.html %}
9 |
10 | {{ content }}
11 |
12 | {% include footer.html %}
13 |
14 | {% include endOfPageScripts.html %}
15 |
16 |
17 |
18 |
19 |
--------------------------------------------------------------------------------
/_includes/breadcrumb.html:
--------------------------------------------------------------------------------
1 |
2 | {% for breadcrumb in page.breadcrumbs %}
3 | {% if breadcrumb.active %}
4 |
Mecra; medya ve kültürel çalışmalar üzerine tartışma, paylaşma ve soru sorma alanıdır. Bilkent Üniversitesi Medya ve Görsel Çalışmalar ile Medya ve Tasarım yüksek lisans programları öğrencilerinin, ‘söz uçmasın, yazıda kalsın’ diyerek oluşturduğu bir platformdur. Mecra’yı oluştururken, çerçevesi çizilmiş bir alan tanımlamaktan, çıktığımız noktayı anlatmak ya da varacağımız yeri tahayyül etmekten kaçındık. Gündelik olanı görmek ve yazmak istedik. Baktıkça görüp, gördükçe sorular sorduğumuzu fark ettik. Çıktığımız yolda, kurumların, kuramların ve yapıların en önünde duran gündelik hayatı görebilmeyi umut ediyoruz. Büyük sözler söylemek yerine, gündelik olana küçük notlar düşmek istiyoruz. Mecra’nın farklı yaklaşımları tartışmak üzere elverişli bir ortam oluşturacağını umuyor ve kalabalıklaşan bir alan olmasını temenni ediyoruz.
19 |
20 |
İletişim
21 |
22 |
23 | MECRA
24 | Bilkent Üniversitesi
25 | İletişim ve Tasarım Bölümü
26 | Sanat, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi
27 | 06800 Bilkent
28 | Ankara
29 | Email: mecra@bilkent.edu.tr
30 | Tel: (0312) 290 34 52
31 | Fax: (0312) 290 27 36
32 |
33 |
34 |
35 |
50 |
51 |
25 |
26 |
27 | “Sesinizi duyurabildiğiniz ve her şeyin biraz daha farklı olduğu bir dünya hayal edin.”
28 |
29 |
30 |
31 | Soundaction odası bir etki-tepki mekanizması olarak tasarlanmıştır. Bireylerin sesi, fikir ve düşünceleri sembolize ederken, buna tepki olarak odanın aydınlanma sistemi ise değişimi sembolize etmektedir. Sesin şiddeti arttıkça, oda bu sesle doğru orantılı olarak aydınlanır.
32 |
33 |
34 |
35 |
36 |
37 |
38 |
39 | Nikola Tesla’nın bir sözü bu projenin başlangıcında bize ilham verdi: “Eğer nefretiniz bir ışık kaynağı olsaydı, tüm dünyayı aydınlatabilirdi”. Fakat, nefretin olumsuz bir anlamı temsil etmesi sebebiyle başlangıç noktamızı çoğunluğun sesi olarak değiştirdik. Ne kadar çok sayıda insan bir araya gelerek, güçlerini ve fikirlerini temsil eden seslerini duyururlarsa dünyayı o kadar aydınlatabilirler.
40 |
41 |
42 |
43 |
44 |
45 |
46 |
47 | Soundaction’un gücünü görmek için, insanların odaya girmeleri ve bağırabildikleri kadar bağırmaları istenmektedir. Böylece, odanın içine yerleştirilen ışığın insanların sesine nasıl tepki verdiği gözlenir. Ancak, tek kişi odayı çok az aydınlatabilir. Tüm odanın aydınlanması için insanların bir araya gelerek bağırmaları gerekmektedir. Ne kadar fazla kişi bağırırsa odanın içinde yanan ışık sayısı da o kadar fazla olur. Odanın içindeki ışığın çalışma mekanizması böylece çoğunluğun sesi ve gücü fikrini destekler.
48 |
49 |
50 | Fikrimizi geliştirirken iki önemli olay bize ilham verdi. Bunlardan biri, başlıca düşünsel gelişmelerin ortaya çıktığı “Aydınlanma Çağı”, diğeri ise Türkiye halkının en önemli toplumsal hareketlerinden biri olan “Gezi Direnişi”. Bu iki olay, sosyal ve politik tartışmaların ışığında, yeni fikir ve değerlerin ortaya çıkmasını sağlayan kültürel devrimlere neden olmuştur.
51 |
52 |
53 |
Bir yıl önce, Haziran ayında, gündelik hayatın sıradan pratiklerinin politik olandan ayrı tutulamayacağını fark ettik. Gündelik hayat üzerine, onun sıradanlığı içerisinde barındırdığı devrimci potansiyel üzerine düşünmek, hem Gezi direnişini ve onun ortaya cıkardığı dönüştürücü gücü anlayabilmek hem de bu süreçte üretilen ve tüketilen medya kültürünü değerlendirebilmek için elverişli bir zemin. Gezi direnişi, bir yönüyle, gündelik hayatın sıradan, ama asla politik olandan ayrı tutulamayacak, mekanlarına, bedenlerine ve pratiklerine yapılan müdahaleye, yine gündelik hayatın içerisinden verilen bir yanıt olarak düşünülebilir. Direniş süresince ortaklaşa yaratılan o farklı gündelik hayat, beraberinde başka bir hayatın mümkün olduğu umudunu da getirdi. Korkunun, kayıpların ve acının yanısıra. Peki, medya bütün bunların neresinde? Devamı...Haziran medyası adlı bu dosya, özellikle 2013 yılının Haziran ayına odaklanarak, Gezi direnişi süresince üretilen ve tüketilen medyayı tartışıyor. Bu dosyadaki yazıların bir kısmı ilk olarak Medya ve Gündelik Hayat adlı yüksek lisans dersimde yazıldı. Mevzu gündelik hayat olunca, sıradan insanların –bildigimiz anlamda iktidar ve yetki sahibi olmayan, dolayısıyla “zayıf” olarak nitelendirilen insanların- sıradan gündelik hayat pratiklerine önem atfetmek ve bu yolla toplumdaki güç ilişkilerini yeniden düşünmek, bu ders icin farz oldu. Michel de Certeau’nun kavramlarıyla açıklamak gerekirse, gündelik hayatı ve onun içerisindeki medya üretimi ve tüketimini strateji ve taktiklerin carpışma ya da cekişme alanı olarak ele aldık.(1) Stratejiler, bir “yere” sahip olan ve gücünün meşruiyetini buradan alan iktidar sahiplerine ait eylemleri tarif eder. Taktikler ise, “zayıf” olanların iktidarın alanında buldugu çatlaklardan ortaya çıkardığı eylemlerdir; güçlünün araçlarını ve alanlarını yeniden konumlandırma ve kendi menfaatine gore kullanma çabasıdır. Taktik; zamana gore devinir, değişkendir, karmaşıktır, ironiktir, alaycıdır, oyuncudur, kurnazdır. Bu yönüyle, gündelik hayat zaten bir direniş alanıdır.
56 |
57 |
58 | Bu dosyadaki yazıların ortaklığı burada başlıyor: gündelik hayata ve sıradan insanların seslerini duyurabilmek icin yarattıkları, dönüştürdükleri ve kullandıkları sıradan mecralara yapılan vurgu. Dolayısıyla, buradaki yazılarda tartışılan medya, televizyon, gazete ve internetten ibaret değil; üzerinde durulan mecralar cok ceşitli: sokaklar, parklar, bedenler, sesler, sloganlar, duvarlar, zevkler, renkler... Çünkü, Haziran medyasında en yeni ve beklenmedik olan, belki de, sesini duyurmak isteyenlerin gündelik hayatın kendisini bir mecra olarak kullanabilmesiydi. Buradaki yazısında Anıl İşisağ’ın söylediği gibi, "“her yer Taksim, her yer direnis”ti, ve aynı zamanda her yer medyaydı."
59 |
60 |
61 | (1) de Certeau, Michel. 1982. The Practice of Everyday Life. Berkeley: University of California Press.
62 |
63 |
--------------------------------------------------------------------------------
/_issues/haziran_medyasi/keep_calm_and_carry_on.markdown:
--------------------------------------------------------------------------------
1 | ---
2 | layout: article
3 | nav_active: issues
4 | title: Ilgın Side Soysal - Haziran Medyası
5 | article_title: “Keep Calm and Carry On” Bir Propaganda Posterinden Pasif Direnişe
6 | author: Ilgın Side Soysal
7 | date: Haziran 2014
8 | abstract:
9 |
10 | breadcrumbs:
11 | - title: Anasayfa
12 | url: /
13 | active: false
14 | - title: Dosyalar
15 | url: /issues
16 | active: false
17 | - title: Haziran Medyası
18 | url: /issues/haziran_medyasi
19 | active: false
20 | - title: “Keep Calm and Carry On” Bir Propaganda Posterinden Pasif Direnişe
21 | url:
22 | active: true
23 | ---
24 | “Keep Calm & Carry On” poster serisi İngiliz hükümeti tarafından, II.Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde, 1939 yılında, propaganda amaçlı olarak hazırlandı.(1) Özellikle yoğun hava saldırısı sonrası halka moral aşılaması amaçlanan bu posterler büyük şehirler dışında çok kişiye ulaşamamıştı.
25 |
26 |
27 | Koyu renkli fonu ve kral V.George’un tacını sembolize eden logosuyla yeterince ilgi çekmeye hazır olan posterin tek ihtiyacı sade ve güçlü bir fontla yazılmış etkili bir slogandı. Serinin ilk iki sloganı ‘Your Courage, Your Cheerfulness, Your Resolution will Bring Us Victory’ ve ‘Freedom is in Peril, Defend it with all your might’ idi. Serinin son bulunan sloganı ‘Keep Calm and Carry On’ ise muhtemel bir istila (2) durumunda kullanılmak için hazırlandı. Böyle bir durum söz konusu olmadığı için, bu poster resmi olarak halka açılmadı, ki diğerleri ulaşım araçları, dükkan vitrinleri gibi umumi yerlerde kullanılmıştı.(3)
28 |
29 |
30 |
31 |
32 |
33 |
34 |
35 | “Keep Calm and Carry On ” posterlerinin çoğunun II. Dünya Savaş’nın sonuna doğru yok edildiği söylendi (4) ve bu konu uzun süre kimsenin ilgisini çekmedi. Ne var ki, bu poster, 2000 yılında İngiltere’nin kuzey doğusundaki Barter Books isimli ikinci el kitabevinde, Stuart Manley tarafından (eşi Mary Manley ile birlikte kitabevinin sahibi) eski kitapların arasında orjinal bir kopya bulununca tekrar gündeme geldi.(5) Bu arada çok az sayıda birkaç örnek de İngiltere’nin ulusal arşivlerinde ve Londra’daki İmparatorluk Savaş Müzesi’nde bulunmaktadır.(6)
36 |
37 |
38 | Duvarda asılı posterin müşterilerin de ilgisini çekmesinin ardından, Manley çifti bir yıl sonra posterlerin kopyalarını satmaya başladı.(7) O zamandan beri “Keep Calm and Carry on” posteri bir çok farklı üründe kullanılan ve böylece markette yerini bulan popüler bir ikon oldu. Kaçınılmaz olarak, posterin tarihsel bağlamından çıkarılmasından daha da fazlası olacaktı ve sloganın kendisi hem görsel hem de anlamsal açıdan yeniden yapılandırılacaktı. Sosyal medyada “Keep calm and . . .” şeklinde ironik, mizahi ve siyasal duruşu olan parodiler yayılarak her seferinde yeniden üretilen söylemler yarattı.
39 |
40 |
41 |
42 |
43 |
44 |
45 |
46 | Bu posterin sosyal medyada yayılma gücü, kendini günümüz toplumsal olaylarında ve protestolarında da gösterdi. Uluslararası kamuoyunun da bildiği üzere, 28 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul Taksim Meydanı Gezi Park’ında, parkı korumak isteyen halka polisin sert müdahalesi, ülkenin dört bir yanında Gezi eylemleri sürecini başlattı. Sokağa dökülen binlerce insan, doğal yaşam alanlarını korumanın dışında temel hak ve özgürlüklerin de ellerinden şiddet yoluyla alınmasına tepkiliydi. Eylem sürecinde öyle bir noktaya gelindi ki, hükümetle ideolojik anlamda doğrudan bir sorunu olan ya da olmayan geniş bir halk kitlesinin tepkisi ortaya çıktı.
47 |
48 |
49 |
50 |
51 |
52 |
53 |
54 | Ana akım medyadan umduğunu bulamayan insanlar alternatif medya yaratmak durumunda kaldı. Özellikle internet teknolojilerine aşina olan genç nesil, sosyal medyayı etkili kullanmada -anında binlerce insana ulaşan fotoğraf,resim, video gibi görselleri paylaşmada-etkili oldu. Esas direniş sokakta devam ederken, Facebook ve Twitter başta olmak üzere, sosyal medya da kendini sürekli yeniden üreten alaycı tavrıyla, etkili bir pasif direniş alanı oldu. Her kesime ulaşan görsel üretimin en önemli yanı, ayırt etmeksizin kapsayıcı bir söylem geliştirmesiydi.
55 |
56 |
57 |
58 | Geniş bir halk kitlesinin katılımından söz edince, 30 Haziran 2013 tarihli İstanbul LGBT Onur Yürüşü’nden bahsetmemek olmaz. Türkiye’de 2003’ten beri düzenlenen etkinliğe, Gezi eylemlerinin yarattığı “direniş”ortamı etkisiyle 2013’te, 100.000 kişilik bir katılım gerçekleşti, ki bu bir önceki senelerin yaklaşık on katı idi. 8 “#direnayol”, LGBT bireylerinin, 2013 haziranında Gezi’nin mizahından ilham alarak yarattıkları slogandır.9 “Keep Calm and. . . ” posterleri, gezi sürecinde ortaya çıkan sloganları sade ama güçlü bir şekilde görselleştirdiği için bu süreçteki sosyal medya akımlarından biri oldu. Böylece “Keep Calm and. . .” posteri, “#direnayol” sloganıyla birleşince “Keep Calm and #direnayol” adlı poster ortaya çıktı. Posterin fon deseni protestolarda kullanılan pankart ve gökkuşağı bayraklarını simgeler. Bu posteri tasarlarken sosyal medya ve güncel olayları birleştiren bir estetik üslubu kullandım. Toplumsal olayların görsel üretimleri etkilemesi ve aynı zamanda görsel üretimlerin toplumsal olayları desteklemesi, insanların ortak bir eylem dilinde buluşmalarını daha da güçlendiriyor.
59 |
60 |
61 |
62 |
63 |
64 |
65 |
66 | Kaynakça
67 | ---
68 | 1. N.a. Mayıs 2011. “Keep Calm & Carry On Poster.” _IWM Shop_. Imperial War Museum.
69 | 2. Lewis, R. Nisan 2009. “1939: The Three Posters(PhD Extract).” _Keep Calm and Carry On and other Second
70 | World War Posters: British Home Front Propaganda Posters of the Second World War_.
71 | 3. A.e.
72 | 4. N.a., n.d. “So what is this Keep Calm and Carry On thing all about then?.” _History, Keep and Carry On_.
73 | 5. N.a., n.d. “So what is this Keep Calm and Carry On thing all about then?.” _History, Keep and Carry On_.
74 | 6. A.e.
75 | 7. A.e.
--------------------------------------------------------------------------------
/_issues/haziran_medyasi/gezi_direnis_tarzi.markdown:
--------------------------------------------------------------------------------
1 | ---
2 | layout: article
3 | nav_active: issues
4 | title: Esma Akyel - Haziran Medyası
5 | article_title: "Gezi Direniş Tarzı: “Arkadaşlar, Kesin Bilgi, Yayalım: Kapıları Aralık Bırakıyoruz”"
6 | author: Esma Akyel
7 | date: Haziran 2014
8 | abstract:
9 |
10 | breadcrumbs:
11 | - title: Anasayfa
12 | url: /
13 | active: false
14 | - title: Dosyalar
15 | url: /issues
16 | active: false
17 | - title: Haziran Medyası
18 | url: /issues/haziran_medyasi
19 | active: false
20 | - title: "Gezi Direniş Tarzı: “Arkadaşlar, Kesin Bilgi, Yayalım: Kapıları Aralık Bırakıyoruz”"
21 | url:
22 | active: true
23 | ---
24 | Geçen yıl, yani 2013 Haziran’ında, Türkiye oldukça ilginç günlere tanıklık etti. Gezi
25 | Parkı’nı korumaya çalışan insanlara polisin uyguladığı şiddet, başta İstanbul olmak üzere
26 | birçok şehirde bir direniş hareketi başlattı. Bu dönemde yaşananlar “Gezi Direnişi” adıyla
27 | tarihe geçti.
28 |
29 |
30 | Bu süreçte karşıt görüşlerden bireyler ve gruplar bir araya geldi. Planlanmamış ve ön
31 | hazırlığı yapılmamış bu direniş hareketi, farklı renklerin biraraya gelmesine zemin hazırladı.
32 | LGBT, Haziran direnişi sırasında öne çıkan gruplardan biriydi. Direniş hareketi LGBT
33 | bireylerin tanınırlığı açısından büyük bir kazanım oldu. 2011’de düzenlenen İstanbul Gay
34 | Pride’a yaklaşık on bin kişi katılmışken, 2012’de bu sayı yaklaşık yirmi bini buldu. 2013’te
35 | direniş akabinde gerçekleşen aynı etkinliğe katılan kişi sayısı ise yüz binlerceydi.
36 |
37 |
38 | Gezi Direnişi, biraraya gelmeleri pek muhtemel görünmeyen birey ve grupların biraraya
39 | gelmelerini sağladı. LGBT bireyler ve Anti-Kapitalist Müslümanlar grubu Gezi Direnişi’nde
40 | oluşan temasın en önemli örneklerindendir. Bu gruplardaki bireyler birbirlerini tanıdılar ve
41 | kendiliğinden oluşmuş bir direniş pratiği ile mücadelelerinde ortak oldular. Kaos GL
42 | dergisine röportaj veren Anti-Kapitalist Müslümanlar grubu gelişen bu durumu şu şekilde
43 | açıklıyor: “_Birbirlerinden farklı onlarca örgüt aynı direnişin dinamiği içinde eridi ve onları
44 | birbirinden uzaklaştıran duvarlar yıkıldı._” (1) Direniş sürecindeki kolektif birliktelik ve
45 | etkileşimin oluşan ortak direniş tarzıyla yakından ilişkili olduğu düşünülebilir. Direniş
46 | alanında oluşan yakınlığın neden ve sonuçlarını anlayabilmek için direnişin gelişim sürecine
47 | bakmak gerekir. Çünkü farklı grupların birlikteliği açısından direniş süreci önemli bir yol
48 | gösterici olacaktır.
49 |
50 |
51 | Direniş Birazdan Başlıyor
52 | ---
53 | Gezi Parkı’nda yaşanan ve daha sonrasında devam eden polis şiddeti daha çok insanın
54 | sokağa çıkmasına neden oldu. Çıkamayanlar evlerinden, sosyal medyadan eylemlere bir
55 | şekilde katılmaya başladılar. Daha önce neredeyse hiçbir eyleme katılmamış bir neslin de
56 | katkılarıyla Gezi’ye ait bir direniş tarzı ortaya çıktı. Keskin çizgileri olmayan, ironik ve
57 | espirili bir tarz. Gezi Direnişi ve sonrasındaki süreçte oldukça konuşulan bu eylem tarzının,
58 | geçmiştekilerle karşılaştırılınca alternatif bir yol sunduğu açıkça görülebilir. Örneğin; direniş
59 | sürecinde öne çıkan sloganlardan biri olan “_Kahrolsun bağzı şeyler_”. “_Kahrolsun_”
60 | Türkiye’de özellikle sol grupların sonuna “_faşizm_” ve “_Amerika_”yı ekleyerek kullandıkları
61 | bir slogandır. Bu sloganın Gezi Direnişi’ndeki kullanım biçimi direnişin tarzı hakkında
62 | oldukça açıklayıcı bir fikir verir. Aynı tarz diğer bir slogan ise “Slogan bulamadım”dır.
63 | İronik, esprili ve oldukça yeni bir tarz söz konusu. Bu direniş tarzı, direnişe bir şekilde katılan
64 | tüm birey ve gruplar tarafından, her birinin kendinden birşeyler katmasıyla oluşturuldu.
65 | Direnişçiler ortak Gezi Direnişi tarzı sayesinde birliktelik ve bağlılık duygusuna sahip oldular.
66 | Çizgisi, sınırları olmayan, açık kapılar bırakan bu tarz; içeri kimlik göstermek zorunda
67 | olmadan herkesin girebileceği ve sesini duyurabileceği bir alan sağladı. Gezi Direnişi’nde
68 | birbirlerine temas eden gruplar ötekini tanıma ve onun sorunlarından haberdar olma fırsatı
69 | yakaladılar. Oluşan ortak direniş tarzıyla birlikte bunun daha da ötesine geçerek onların
70 | mücadelelerine ortak olma şansı buldular. Gezi direnişinde oldukça dikkat çeken LGBT
71 | bireyler ve Anti-Kapitalist Müslümanlar grubu bu birliktelikten doğan, ötekinin mücadelesine
72 | ortak olma pratiğinin en önemli örneklerdendir. Anti-Kapitalist Müslümanlar grubu, kapitalist
73 | ve baskıcı sistemle, İslam’ın sosyalizm yaklaşımını öne çıkararak mücadele etmekte olan bir
74 | gruptur. Türkiye’deki İslam ve sosyalizm ilişkisine baktığımızda, bu ikisinin kolay kolay yan
75 | yana gelemediğini söyleyebiliriz. Bu grup “_Mülk Allah’ındır_” sloganıyla yola çıkıp İslam ve
76 | sosyalizmi bir araya getirip, yeni bir mücadele alanı yaratmış bulunmakta. Erkek egemen,
77 | baskıcı ve kapitalist sistemle mücadele etmekte olan LGBT hareketi ise alternatif bir eylem
78 | tarzı sunmakta. “Velev ki ibneyiz alışın her yerdeyiz” sloganı, Türkiye’de sistemle mücadele
79 | içerisindeki gruplarla aralarındaki farkı açıkça gösteriyor. Bu iki grup, keskin çizgiler çizerek
80 | bireyleri, grupları birbirinden ayrıştıran sistem ve onun aktörleri nedeniyle birbirleriyle temas
81 | kurabilmekten uzun süre mahrum kaldılar; ta ki Gezi’ye kadar. Haziran Direnişi sırasında ve
82 | sonrasında Anti-Kapitalist Müslümanlar ve LGBT bireyler birbirlerine dokunabildiler ve bu
83 | iki grupta da görünürlük ve eylem tarzları açısından birçok değişik söz konusu oldu.
84 |
85 |
86 | Neler Oluyor Bize?
87 | ---
88 | Gezi’den sonra Anti-Kapitalist Müslümanlar grubu ve LGBT bireylerin eylem tarzı daha
89 | ironik, daha esprili, popüler kültüre göndermeleri olan bir hal aldı. Anti-Kapitalist
90 | Müslümanlar’ın iki sloganı önemli ipuçları veriyor: Orhan Gencebay’ın “_Batsın Bu Dünya_”
91 | adlı ünlü şarkısının dizesi “_Kula Kulluk Edene Yazıklar Olsun_”; ve “_Baş kaldırıyorum, o
92 | halde varım_”. Daha önce eski sol geleneğin eylem tarzını benimseyen Anti-Kapitalist
93 | Müslümanlar, Gezi Direnişi’nde üretilen eylem tarzıyla hareket etmeye başladı. LGBT
94 | bireylerinin ise eylem tarzlarının Gezi’yle birlikte daha da yoğunlaştığı söylenebilir. Direniş
95 | sırasında öne çıkan sloganları “_Yasak ne Ayol_” ve “_Ayol Resmen Devrim_”di. Bu sloganlar
96 | birçok birey ve grubun dikkatini çekerek, onlara kendilerini tanıtma fırsatı da sağlamıştır.
97 |
98 |
99 | Gezi’de oluşan ortak direniş tarzının önemi aslında Haziran sonrası günlerde anlaşıldı.
100 | Haziran’dan aylar sonra, Türkiye’de Twitter’ın yasaklanmasına verilen tepkilerde kullanılan
101 | sloganlardan biri de “_Yasak Ne Ayol_”du. Gezi’de oluşan direniş tarzı herkes için ortak bir dil
102 | oldu. Ortaya hep beraber mücadele edilmesi gereken yeni bir olay çıktığında çoğu kişi
103 | kendisini bu dil vasıtasıyla ifade ederken buldu. Direniş tarzı bir birlik oluşturdu ve bu birlik
104 | içerisinde artık senin sorunun, benim sorunum yoktu. Birey ve gruplar ürettikleri direniş
105 | tarzıyla birlikte, önceden onlar için öteki konumunda duranları tanıma ve daha da ileriye
106 | giderek onların mücadelelerine ortak olma şansı yakaladılar.
107 |
108 |
109 | Anti-Kapitalist Müslümanlar direnişin kazandırdıklarını şu şekilde özetliyor: “_Gezi
110 | umutlarını kaybetmek üzere olan bir halk için yeni bir algılayış biçiminin, yeni bir bakış
111 | açısının, yeni bir düşünüş biçiminin ve en önemlisi de yeni bir umudun doğuşu oldu._” (2) Açıkça
112 | belirtildiği gibi, Gezi Direnişi bize yenilikler vaat ediyor. Direniş; ataerkil, baskıcı ve kapitalist
113 | sistemle mücadeleye alternatif bir alan sağlıyor. Eylem tarzı ve onun sonucunda elde
114 | edilenlerle birlikte başka bir düzen olasılığını gösteriyor. Keskin çizgileri olmayan ortak
115 | direniş tarzı, Gezi direnişçileri arasında bir birlik oluşmasını sağlarken aslında dışarıya da açık
116 | kapılar bırakıyor. Bununla kalmayıp, herkesi böyle bir düzenin parçası olabileceği bir alana
117 | davet ediyor.
118 |
119 |
120 | Kaynakça
121 | ---
122 | 1. Eylül-Ekim, 2013 “Gezi’de İktidar, Hiyerarşi ve Liderlik Yoktu,” _Kaos GL Dergisi_, _#direnayol_ 132.
123 | 2. A.e.
124 |
--------------------------------------------------------------------------------
/_issues/haziran_medyasi/halktvnin_yukselisi.markdown:
--------------------------------------------------------------------------------
1 | ---
2 | layout: article
3 | nav_active: issues
4 | title: Oğuz Burkay Kuzucu - Haziran Medyası
5 | article_title: Halk Tv’nin Yükselişi
6 | author: Oğuz Burkay Kuzucu
7 | date: Haziran 2014
8 | abstract:
9 | breadcrumbs:
10 | - title: Anasayfa
11 | url: /
12 | active: false
13 | - title: Dosyalar
14 | url: /issues
15 | active: false
16 | - title: Haziran Medyası
17 | url: /issues/haziran_medyasi
18 | active: false
19 | - title: Halk Tv’nin Yükselişi
20 | url:
21 | active: true
22 | ---
23 | Türkiye toplumu saatler 31 Mayıs 2013 sabahını gösterdiğinde Cumhuriyet tarihinin en büyük toplumsal olayının başlamak üzere olduğundan habersizdi. Bir kaç çevreci aktivist ve bu aktivistlerin çadırlarını ateşe vermek üzere olan bir kısım polis memuru hariç bütün ülke uykudaydı. Sonra o “bir kaç” kişi onlarca, yüzlerce, binlerce ve hatta milyonlarca insana dönüşüp kimilerince “anarşi” kimilerince “terör” fakat bir çokları tarafından “direniş” olarak adlandırılan büyük alevi ateşledi. Bu konuda elbette bir çok taraf, aktör var; kazananlar ve kaybedenler var. Fakat bu aktörlerden biri öyle bir noktaya geldi ki, inanıyorum, hiç bir etmen onun bu pozisyonunu kolay kolay elinden alamayacak. Halk TV bütün bu olaylar sırasında öyle bir üne kavuştu ki üzerine düşünülmesini adeta “farz” kıldı...
24 |
25 |
26 | CHP’nin eski genel başkanı Deniz Baykal’ın çabalarıyla 2005 yılında kurulan Halk TV, Cumhruiyet Halk Partisi’nin resmi kanalı olup yayınlarını uydudan yürütmektedir. Türkiye’ye has bu ilginç durum elbetteki sadece Halk TV ve CHP ile sınırlı değil; örneğin Milliyetçi Hareket Partisi’nin Bengütürk adında bir kanalı ve İşçi Partisi’nin de Ulusal TV adında bir televizyon kanalı var. Türkiye’deki kesimlerin hemen hemen hepsi bu kanalların siyasi partiler tarafından direkt olarak finanse edildiğini ve onların resmi kanalı şeklinde yayın yaptıklarının farkındadır diyebiliriz. Dolayısıyla, çoğunlukla mensubu oldukları partinin tabanına hitap ettiklerini düşünürsek, bu ve benzeri kanalların çoğu anadalga kanala rakip dahi olamayacağını söylemek yanlış olmaz. Ortalama rating değerleri ile popülerliklerini, anadalga kanallarla karşılaştırdığımızda; kaçınılmaz şekilde politize olmalarının yanısıra, yayın içeriklerinin tek merkezli olması, tekrara çok meyilli olmaları, ayrılan bütçelerin nispeten kısıtlı olması, ve özgün yayınlardan ziyade genelde haber ve siyasi tartışma içerikli yayınlar sunmaları nedeniyle, ortalama Türkiye seyircisi nazarında büyük oranda popülerlik kazandıklarını söylemek yanlış olur. Fakat, Halk TV, Gezi olayları esnasında, kendi kulvarındaki rakiplerine nazaran şaşırtıcı ölçüde farklı birşeyler yaptı ve bir çok farklı politik noktadan takipçi kazanmayı başarabildi. Ana dalga kanalların olayları olduğu haliyle yayınlama konusundaki çekimserlikleri ve hatta hükümet baskısından dolayı hiç yayınlamamayı tercih etmelerinin ardından, Halk TV, olayları Taksim ve Güvenpark gibi önemli noktalardan canlı yayın yaparak aktaran, bunu yaparken de canlı röportajlar ve yorumlara yer veren ilk kanaldı. Kendi deyimleriyle, “kaybedecek bir şeyleri olmadığı için”, olayların yayınlanmasına verdikleri önem, kanalın ratinglerini artırmakla kalmayıp, kanalın politik duruşuna karşı olan başka politik grupların da dikkatini çekmesini sağladı. Bir köşede kalmış, toplam seyircinin çok küçük bir kısmına hitap eden “parti-kanalı”, anadalga medyadaki rakipleriyle kıyaslandığında adeta bir “medya kahramanı” olarak anılmaya başlamıştı. Halk TV’yi daha da meşhur yapacak ilk hareketi şüphesiz ki CNN Türk’ün “meşhur” Penguen belgeselini yayınlamak oldu. Amaç çok açıktı: CNN Türk’ü bütün bu olaylara kayıtsız kaldığı yetmezmiş gibi bir de dalga geçer gibi olayların en ateşli zamanlarında, bütün dünya bu olayı gösterirken, bazı korkular sebebiyle Penguen Belgeseli yayınladığı için en mümkün şekilde yermek ve eleştirmek. Üstelik Halk TV bu gerilla taktiğini, olayların patlak vermesinden hemen sonra Erdoğan’ın ulusa sesleniş yayınını kapatarak yapmıştı. Yani Halk TV yöneticileri diyordu ki, “eğer siz Geziyi yayınlamanız gerekirken yayınlamazsanız, biz de hepiniz Erdoğan’ı verirken Penguenleri izleriz”. Bu beklenmedik hamle, protestolara katılanlar ve/veya takip eden bütün kesimler tarafından takdirle karşılandı ve kendi namına gayet başarılı bir hareket olarak tanımlandı. Yayının kısa klipleri bloglarda veya sosyal paylaşım sitelerinin çoğunda yayınlanmaya başladı ve bir “troll galibiyeti” olarak kutlandı. Halk TV’nın başarısının arkasındaki ikincil etmen de, haber kaynaklarının ajanslardan ziyade gerçek bireyler tarafından atılan tweetler ve sosyal medya girdileri olduğunu açıklamaları idi. Bu da bizlere gösteriyor ki, Doğan Haber Ajansı veya Anadolu Ajansı gibi haber ajanslarına güvenmediklerinden, elde edilebilecek en doğru bilgi “direnişçiler”den toplanmaktaydı. Gerçek twitleri ve sosyal medya girdilerini “nickname” veya isim vererek yayınladıklarından, eylemlerin doğasına da gayet uygun bir hareket yapmış oldu Halk TV çalışanları. Dolayısıyla, geleneksel medya unsuru olarak adlandırabileceğimiz Halk TV, var oluş temasını yeniden tanımlayıp, Twitter ve Facebook gibi katılım temelli medya unsurlarını yani Yeni Medya’yı kendisine haber kaynağı olarak aldı. Halk TV, eylemlerde sıkça eleştirilen “buyurgan” unsurlara karşı alternatif bir yol olduğunu gösteriyor, bu konuda ses yükselmesine zemin hazırlıyordu. Halk TV’nin üçüncü önemli hamlesi ise, Red Hack grubunu birçok kez canlı yayına misafir olarak almış olmasıdır. Toplumun bir çok kesimi tarafından varlıklarından bile haberdar olunamamış bu grup, kendi seslerini geleneksel toplum için daha meşru bir ortam olan “televizyon”da duyurabilmeyi başarmış ve sanal alemde hükümete karşı yaptıkları meydan okumaları izah etme imkanına sahip olabilmişti. Red Hack, her zaman için anti-AKP tavırları ile biliniyor olmasına rağmen internet mecrası ile sınırlı bir takipçi kitlesi vardı. Lakin Halk TV bu grubu az önce de belirttiğim gibi birden çok defa canlı telefon bağlantılarına dahil ettiklerinde bu durumu da değiştirmek için bir adım atmış oldu. Bu durumda sadece prostestocular değil olayları takip eden diğer kesimler tarafından takdirle ve şaşkınlıkla karşılandı.
27 |
28 |
29 | Halk TV’nin türdeş kanallarının birçoğu da hükümet aleyhinde ve genellikle gezi lehinde yayın yapmış olmalarına rağmen, görünüşe göre Halk TV’nin başarısı başka türlü bir başarı idi. Yukarda sıraladığım üç önemli nokta, Halk TV’nin başarısını anlamamıza yardımcı olacak birçok ortak unsur barındırmakta. En belirgin olanı, kanalın trendleri ve çoğunluğu genç kitlelerden mütevellit protestocu grup içerisindeki popüler hissiyatı kavrayabilme yeteneği. Bu algı ve yetenek mevzusu, geleneksel olarak tanımladığımız “cool avı” gibi büyük firmaların yürüttüğü şekilde değil, gayet samimi ve sıcak şekilde gerçekleşmekteydi. Örneğin penguen mevzusu, gerçekleştiği andan itibaren, CNN Türk’e karşı çok büyük bir tepki doğurmuştu. Ve, protestocularla diğer tüm kanallardan daha hızlı ve etkili şekilde temas kurmayı başarabilen ve “havayı koklayabilen” Halk TV yapımcıları aynı gece Türkiye’deki en büyük haber kanallarından birini bu şekilde yerin dibine sokmayı becerebildi. Bu olayın kendisi, eylemlerin ve genel manada “direnişin” temel unsurlarından biri olan “zulme karşı zeka” fikriyle çok büyük bir benzerlik gösteriyordu. Halk TV’yi hem protestoculara hem de toplumun geri kalanına tanıtan ve sempati toplamasını sağlayan bir diğer unsur ise öz düşünümsel olabilmesi. Yani kanal diğer televizyon kanallarının yaptığı gibi la-samimi bir düşünce yapısıyla izleyicisine yaklaşmaktan kaçındı eylemler boyunca. O dönem Halk TV’yi izleyen herkes manasız şampuan veya vücut geliştirici alet reklamlarını kesinlikle hatırlayacaktır. Her yarım saatte bir çıkan bu reklamlar esnasında ilginç olan durum, altyazılarda sürekli “bizim de paraya ihtiyacımız var napalım” tarzı yazıların dönüyor olmasıydı. Dolayısıyla Halk TV bu tavrıyla, protestolar için önemli bir unsur olan “dürüstlük” mevzusuna bile parmak basmış oluyordu. Bütün eylemler boyunca hükümet ve medyanın iki yüzlü ve dürüst olmayan tavırları eleştirilmekteydi ve Halk TV rejisi, yayınladıkları, kendi tabirleriyle, “saçma sapan” reklamların sebebinin para kazanmak olduğunu gayet açık bir şekilde belirtmekteydi. Önemsiz gibi görünse de bu durum Halk TV’nin populerliği açısından güçlü bir yakıttı adeta. Bu benzersiz baskı altında, bütün o “büyük” medya kanalları birer birer dökülürken, toplumun en ilgisiz kesimini bile kendisinden hayal kırıklığı duymaya iterken, beklenmedik bir aktör olan Halk TV yükselmekteydi. Birçok kanalın toplumsal olayları tam olarak doğru aktarmadığı ve hatta taraflı yayınladığı düşünülürse, olaylardan sonra Halk TV’nin bu samimi tavrı sonucu popülarite kazanması sürpriz olmasa gerek. Dolayısıyla, Halk TV kendi potansiyelinin farkına varıp, ateşli genç protestocular ve onların kuşak farkından dolayı ulaşmakta zorluk çektiği ebeveynleri veya benzer çağdaki kitlelerle arasında bir köprü olmaya çalıştı. Bu sayede de, direkt olarak eylemcilerden veya aracısız röportörlerinden beslenip aldığı bilgileri “yadigar” ekrana koyarak, izleyiciler açısından nispeten daha objektif ve gerçek haber alınabilecek bir kanal olma yolunda ilerledi. Bu kombinasyonları ve alternatif oluşları, kanalı adeta bir “sığınak” haline getirdi. İşte tam da bu noktada Halk TV ve “türdeş” rakipleri arasındaki fark daha da hissedilebilir oluyor: Bengü Türk ve/veya Ulusal gibi aslında hükümet aleyhinde yayın yapan kanallar otoriteye ve buyurganlığa karşı olan bu genç grubun isteklerini ve merkezi fikriyatını kavrayamadılar; fakat Halk TV daha ilk günden bunu yakalayabildi. Bu kanallar protestoların hayati temellerini Halk TV’nin anladığı gibi anlayabildiyse bile bunu yayınlarına yansıtmayı başaramadılar. Dolayısıyla, Halk TV hükümetin ağır sansür, hileli yönlendirme ve baskılarını delmeyi başarabilen küçük bir “anti-hükümet” kanalı olmakla kalmayıp, akıllıca yönetilen ve kavramlar, kuşaklar ve farklı görüşler arasında bir köprü oluşturabilecek bir kanal olduğunu herkese kanıtladı diyebiliriz.
30 |
--------------------------------------------------------------------------------
/_issues/haziran_medyasi/gezide_bir_gun.markdown:
--------------------------------------------------------------------------------
1 | ---
2 | layout: article
3 | nav_active: issues
4 | title: Anıl İşisağ - Haziran Medyası
5 | article_title: "Gezi’de Bir Gün: Bir Mecra olarak Sokaklar ve Geri Kalan Her şey"
6 | author: Anıl İşisağ
7 | date: Haziran 2014
8 | abstract:
9 |
10 | breadcrumbs:
11 | - title: Anasayfa
12 | url: /
13 | active: false
14 | - title: Dosyalar
15 | url: /issues
16 | active: false
17 | - title: Haziran Medyası
18 | url: /issues/haziran_medyasi
19 | active: false
20 | - title: "Gezi’de Bir Gün: Bir Mecra olarak Sokaklar ve Geri Kalan Her şey"
21 | url:
22 | active: true
23 | ---
24 | Gezi Direnişinin başlangıcından sonuna kadar Ankara’daydım. Eylemlere Ankara’da
25 | katıldım, birinci ağızdan bilgileri hep Ankaralı arkadaşlarımdan aldım, onlarla uzun sohbetler
26 | ettim. Sosyal medya sağ olsun, hem İstanbul’da hem ülkenin dört bir yanında neler olup
27 | bittiğini an be an takip ettim, ama direniş denince ilk günden son güne kadar aklıma gelen tüm
28 | anılar Ankara’ya dair. Bir gün hariç…
29 |
30 |
31 | 22 Haziran günü bir arkadaşımın düğünü için İstanbul’daydım ve yolum İstanbul’a
32 | düşmüşken Gezi Parkı’na da bir uğramak istedim. Direnişçilerin parka ve Taksim Meydanı’na
33 | yerleştiği, polisin geri çekildiği zamanlardı. Sabaha karşı şiddetli bir saldırı sonucu polisin
34 | parkı ele geçirdiği günden birkaç gün önceydi. O gün orada tanık olduğum ortamı betimlemek
35 | için tek bir sözcük seçme hakkım olsaydı, seçeceğim sözcük ‘şen’ (festive) olurdu.
36 |
37 |
38 | Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Bu yazı her ne kadar etnografik esintiler taşısa da;
39 | bizzat oradayken ne bir satır not tuttum, ne de ileride bir gün böyle bir yazı yazmayı
40 | tasarladım. Aktaracaklarım tamamen geriye dönüp baktığımda hatırladığım, aklımda yer
41 | etmiş imgelerden ibaret. Zaten bir Gezi etnografisi yapmaya çalışmak, bana göre, Gezi’yle
42 | ilgili en temel noktaları gözden kaçırmak anlamına geliyor. Şöyle ki, araştırmacı kimliğine
43 | bürünmüş, değerlendirmeci bir aklın birazdan bahsedeceğim ‘şen’liği tam manasıyla
44 | kavrayabileceğini düşünmüyorum. Kanımca böyle bir meselede bir etnografın en çok
45 | güveneceği aygıtı olan katılımcı gözlem bile yetersiz kalır. Yani ya içindesindir çemberin, ya
46 | da dışında yer alacaksın. O nedenle, Gezi’yle ilgili yazılan tüm yazılar, yapılan tüm yorumlar
47 | ve araştırmalar ancak geriye dönük (retrospective) olabilir ve olması gereken de bu zaten.
48 | İkincisi, evet, bu yazıda çizeceğim resim ‘şen’likli bir Gezi güzellemesi, fakat tüm bunların
49 | ardında asla unutulmaması gereken polis şiddeti, siyasi iktidarın marjinalleştirme ve
50 | kutuplaştırma çabaları ve insanlarımızın yaralanması, organlarını ve hayatlarını kaybetmesi
51 | mevzuları da var. Her ne kadar o coşkulu ve geleceğe dair umutlar yeşerten Gezi ruhunun
52 | önemi büyük olsa da, bu ruhun ne koşullarda ve ne pahasına sürdürüldüğünü asla
53 | unutmamamız gerekir.
54 |
55 |
56 | Parka ulaşmak için vapurdan inip tutturduğum Kabataş’tan Taksim’e giden yol
57 | boyunca ve Taksim meydanına vardığım anda kendimi adeta popüler kültür öğelerinin
58 | bombardımanı içinde buldum. Yol boyunca atılan sloganlar futbol takımlarının taraftar
59 | marşlarından alıntılardı. Duvarlara grafiti ile yazılmış yazılar, Behzat Ç, Arka Sokaklar ve
60 | benzeri televizyon dizilerine referanslar, Ekşisözlük ve İncisözlük gibi internet sitelerinde
61 | meşhur olmuş aforizmalar ve ünlülerden modifiye edilmiş sözler içermekteydi. Duvarlar
62 | haricinde yerlerde, kaldırım taşlarıyla oluşturulmuş barikatlarda ve dükkânların (özellikle de
63 | bankaların ve uluslararası şirketlerin şubelerinin) ön cephelerinde yazılar vardı. Yani bir
64 | bakıma popüler kültür öğeleri yine oradaydılar, her zaman oldukları gibi. Fakat bu sefer farklı
65 | olan bir şey vardı: Hepsi alaşağı edilmişti. Ait oldukları bağlamdan koparılıp başka
66 | bağlamlarda kullanılmış, alıştığımız anlamlarının ötesinde çok farklı anlamlar kazanmışlardı.
67 | Şimdi tüm bunları düşündüğümde, o gün gördüklerimin Henri Lefebvre’nin festival (la fête)
68 | kavramını çağrıştıran görüntüler olduğunu söyleyebilirim. Bu kavram, Lefebvre’nin gündelik
69 | hayat eleştirisinde önemli bir yer tutar (1). Lefebvre’ye göre gündelik hayatın
70 | içinde festivalin ikili bir anlamı vardır. Festival, hem gündelik hayatın ve popüler kültürün bir
71 | parçasıdır, hem de gündelik hayatın gündelik hayata asla benzemeyen bir yeniden
72 | yapılandırılmasıdır. Bu açıdan bakarsak, Lefebvre’nin ortaya attığı, festival halinin günlük
73 | hayatı kuşatan hiyerarşik düzeni ve ayrımları devrimci amaçlar uğruna alaşağı etme
74 | kabiliyetine sahip olduğu tezine dayanarak Gezi eylemleri değerli addedilebilir. Eylemlerin
75 | hükmedilenin hükmedene verdiği, günlük hayatta karşılaştığımız ayrımları ve eşitsizlikleri
76 | geçersiz kılan devrimci bir cevap olduğu düşünülebilir. Ama bir diğer yandan da, bu görüşü
77 | eleştirenlerin öne süreceği gibi, bu eylemler anti-demokratik ve otoriter yönetim biçimi
78 | sonucu vermek zorunda bırakıldığımız tavizlerin devlet tarafından ‘izin verilen’ bir tazminatı
79 | olarak görülebilir. Taksim’i ziyaretimden birkaç gün sonra polisin şiddetli müdahalesi sonucu
80 | Gezi Parkı’nı işgal etmesi ile sona erecek olan bir tazminat…
81 |
82 |
83 | O güne tekrar dönecek olursak, meydanda dört bir yandan beş duyu organıma akın eden
84 | uyaranları hatırlıyorum. On binlerce insan telefonla konuşuyor, tweet atıyor, fotoğraf çekiyor,
85 | slogan atıyor, şarkı söylüyor, dans ediyor ve bayrak sallıyordu. Değişik siyasetlerin ve belki
86 | de o güne değin siyasetle doğrudan alakası olmayan birçok örgütün broşür ve bildirilerini;
87 | futbol takımları, sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerin bayrak ve flamalarını; çeşitli
88 | politik figürlerin posterlerini; eylemciler tarafından ele geçirilmiş belediye otobüsleri ve
89 | çeşitli televizyon kanallarının canlı yayın araçlarını görebiliyordum etrafımda. Bazı
90 | eylemciler V for Vendetta filmiyle meşhur olmuş Guy Fawkes maskeleri takıyor, bazıları
91 | tuttukları futbol takımının forma ve atkılarını üzerlerinde taşıyor, diğerleri ellerinde bayraklar
92 | ve posterler tutuyorlardı. AKM’nin ön cephesi birçok farklı örgütün, kuruluşun, takımın
93 | bayrakları ve flamalarıyla doluydu. Grafiti spreyler, bayraklar ve değişik renk ve çeşitlerde
94 | maskeler satan sokak satıcıları da kalabalığın arasında belirmişti. Parkın içine doğru
95 | yürüdüğümde farklı müzik türlerinden şarkıları, taraftar marşlarını, mikrofonları ve
96 | kameralarıyla röportaj yapmaya çalışan gönüllü muhabirlerin seslerini duyabiliyordum.
97 | Parkın birçok noktasına kurulmuş portatif mutfaklarda pişirilen ve eylemcilere ücretsiz olarak
98 | sunulan envai çeşit yemek kokusu burnumu dolduruyordu. Aynı zamanda -her ne kadar orada
99 | bulunduğum zaman diliminde etraf huzurlu ve barışçıl olsa da- meydana ve parka sinmiş
100 | biber gazı kokusu da burnuma geliyordu.
101 |
102 |
103 | Burada çizmeye çalıştığım resimde açıkça görüldüğü üzere her bir eylemcinin aktarmak
104 | istediği bir mesaj ve bu mesajı aktarmak için kullandığı bir dizi araç vardı. Yaymak istenilen
105 | her bir mesajın kendine özgü bir yapısı vardı ve bu kalabalıkta sesini duyurmak oldukça zor
106 | bir hal almıştı. Bu nedenledir ki, eylemciler mesajlarını iletmeye yarar sağlayacak her bir
107 | mecrayı verimli bir biçimde kullandılar: Duvarlardaki grafitilerden tutun da broşürlere,
108 | taraftar marşlarından tutun da çeşitli maskelere. Yani “her yer Taksim, her yer direniş”ti, ve
109 | aynı zamanda her yer medyaydı.
110 |
111 |
112 | Gezi’yle ilgili birçok yazıda sosyal medyanın önemine değinilmiş, direnişin ortaya
113 | çıktığı ve sonra dallanıp budaklandığı iki temel alan olarak sokaklar ve sosyal medya
114 | gösterilmişti. Buna ek olarak, ana akım medyanın hesaplı kayıtsızlığı üzerinde durulmuş ve
115 | tam bu noktada sosyal medyanın direnişin devamı açısından ne denli önemli olduğu öne
116 | sürülmüştü. Bana göre bu denklemde gözden kaçırılan nokta, Gezi Direnişinde sokakların ve
117 | geri kalan her şeyin de bir mecra olarak kullanılmasıydı. Yani ana akım medyanın boşluğu
118 | sadece sosyal medya ile değil, medya olarak kullanılabilecek ne varsa onunla doldurulmuştu.
119 | Bu bağlamda Taksim’de olanlar “bugün medya ile değil, bizzat medyanın içinde yaşıyoruz”
120 | savını doğrular nitelikteydi (2). Yaşananlar duvarlardaydı, yerdeydi,
121 | broşürlerdeydi, bayraklardaydı, posterlerdeydi, formalardaydı, videolardaydı,
122 | fotoğraflardaydı, telefon konuşmalarındaydı, şarkılardaydı, sloganlardaydı ve bedenlerdeydi.
123 | Bir zamanlar pasif tüketiciler olarak görülen bireyler, artık medya içeriği üretmenin de ötesine
124 | geçmişti: Alternatif mecralar üretiyorlardı. Bu nedenle, belki “devrim televizyondan
125 | yayınlanmayacak”tı, ama o veya bu şekilde, bir veya birden çok medya kanalı kullanılarak
126 | kitlelere duyurulacaktı. İşte bu tam da ‘medyanın ortadan kaybolması’ diye
127 | adlandırabileceğimiz bir durumdu (2): Medya, direnişin o denli tümleşik bir parçası
128 | haline gelmişti ki, o kadar her yerde ve her zaman hazır durumdaydı ki, hepimiz onu
129 | kanıksadık ve varlığını unuttuk. Yani, “her yer Taksim, her yer direniş”ti, ama medya hiçbir
130 | yerdeydi
131 |
132 |
133 | Gezi Direnişinde direnişin o şen ruh halinin, eylemciler tarafından türetilen ve her
134 | yerde, her zaman hazır bulunan medya kanallarıyla bir araya geldiğini gördük. Bu durumu
135 | göz önünde bulundurursak, o şen ruh halinin çok sayıda alışılagelmedik medya kanalının
136 | kullanılması sayesinde Türk siyasetine sızdığını öne sürebiliriz. Bu ruh hali, ülkede siyasetin
137 | yorumlanma ve tartışılma biçimlerini derinden etkilemekle kalmayıp siyasi eylemlilik
138 | yöntemlerini de değişime uğratmıştır. Tabii ki direnişin şen ruhu ve mizah kullanımı Gezi’den
139 | önce de vardı. Bu tarz taktikler tüm dünyada anarşist hareketler tarafından uzun zamandır
140 | kullanılmaktaydı. Türkiye’de de İncisözlük ve Zaytung gibi online platformlarda yürütülen
141 | medya eylemliliğinin bu doğrultuda yadsınamaz katkıları olduğunu söyleyebiliriz. Fakat Gezi
142 | Direnişi fiziksel alanda yürütülen protestoların bu büyüklükte bir medya eylemliliğiyle
143 | birleştiği benzersiz bir deney alanı oldu. Bugün Gezi Direnişi sayesinde siyasette ve siyasi
144 | eylemlerde festivalin yansımalarını görmek mümkün. Mesela, Çarşıbaşı Ak Gençlik
145 | üyelerinin başbakanı Trabzon havaalanında kefen giyerek karşılamaları ve “Kefenimizle
146 | geldik, ölümüne seninleyiz” mesajı vermeleri bu duruma iyi bir örnek teşkil ediyor. Bu örnek
147 | gösteriyor ki Gezi’de ortaya çıkan bu akım Gezi karşıtları tarafından da benimsenmiş
148 | durumda. Hal böyle olunca, bu şen ruh halinin ilerleyen zamanlarda Türkiye’de siyasi
149 | eylemliliğin daha önemli bir parçası haline geleceğini öngörmek mümkün. Tabii ki Gezi
150 | sayesinde…
151 |
152 |
153 | Kaynakça
154 | ---
155 | 1. Highmore, B. (2002). Henri Lefebvre’s Dialectics of Everyday Life. *Everyday Life and Cultural Theory: An Introduction*, 113-144.
156 | 2. Deuze, M. (2011). Media life. *Media, Culture & Society, 33*(1), 137-148.
157 |
158 |
--------------------------------------------------------------------------------
/_issues/haziran_medyasi/gezi_direnisine_baglanmak.markdown:
--------------------------------------------------------------------------------
1 | ---
2 | layout: article
3 | nav_active: issues
4 | title: Can Kutay - Haziran Medyası
5 | article_title: Gezi direnişine "Bağlanmak"
6 | author: Can Kutay
7 | date: Haziran 2014
8 | abstract:
9 |
10 | breadcrumbs:
11 | - title: Anasayfa
12 | url: /
13 | active: false
14 | - title: Dosyalar
15 | url: /issues
16 | active: false
17 | - title: Haziran Medyası
18 | url: /issues/haziran_medyasi
19 | active: false
20 | - title: Gezi direnişine "Bağlanmak"
21 | url:
22 | active: true
23 | ---
24 | Gezi direnişi boyunca bütün protesto alanları “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganları ile
25 | inledi. Her yer “Taksim”di ve tüm Türkiye Gezi Parkı için, oradaki insanlara yapılan sert müdahalelere
26 | tepkisini göstermek için, hiçbir örgütün veya politik partinin liderliğine ihtiyaç duymadan direnişi
27 | kendi şehirlerine getiriyor, hayatı boyunca Gezi Parkı’nı görmemiş birçok insan Taksim’de başlayan
28 | eylemleri, kendi yaşam alanlarına taşıyordu. Gezi eylemleri süresince gözlerini bütün olan bitene
29 | kapatmakla suçlanan ana akım medya, Gezi Parkı’ndaki polis şiddetini göstermiyorsa, Türkiye
30 | Gezi’den nasıl haberdar olmuştu?
31 |
32 |
33 | 31 Mayıs
34 | ---
35 | 31 Mayıs sabahı, Gezi Parkı’ndaki son durumu öğrenmek için telefonuma doğru uzandım. Gezi
36 | Parkı hakkında haber almak için televizyonu açmamış, gazetelere göz gezdirmemiş veya internetteki
37 | haber sitelerine bakmamıştım. Önceki gün, bütün bu kaynaklardan gelen haberlerin ne kadar kısıtlı ve
38 | muhtemelen sıkı bir hükümet denetiminde olduğunu fark etmiş ve farklı haber kaynakları aramaya
39 | başlamıştım. Daha sonra öğrendiğim üzere, aradığım bu kaynaklar, Sosyal medyanın sunduğu sanal
40 | platformlardı ve bunların arasında Twitter başı çekiyordu.
41 |
42 |
43 | 30 Mayıs günü Gezi Parkı’nda bir şeyler olduğu haberi sosyal medyada gözüme çarptıktan
44 | sonra haber sitelerini, televizyon kanallarını taramış fakat aradığım kadar kapsamlı bir haber
45 | görememiştim. Gezi Parkı’nda bir şeyler oluyordu ama bu kaynaklardan öğrenilebilecek yegane şey,
46 | bir grup aktivistin parkta kamp kurduğu, polisin de parkın etrafını sardığıydı. Bu aktivistler kimdi? Gezi
47 | Parkı yıkılmak mı isteniyordu? Kaç kişiydiler? Bir politik parti veya örgüt üyesi olabilirler miydi? Buna
48 | benzer bir sürü soru kafamda cevapsız kalmıştı.
49 |
50 |
51 | İstanbul'da yaşayan arkadaşlarımın da Gezi protestoları hakkında benden daha fazla bilgiye
52 | sahip olmadığı ortaya çıkınca, bildiğim bütün bilgi kaynakları tükenmiş oldu. Bu çaresizliği Facebook üzerinden paylaştıktan sonra, başka bir sosyal medya platformu olan Twitter'ın Gezi hakkında haber
53 | almak için neredeyse tek “güvenilir” kaynak olduğu eski bir Twitter kullanıcısı tarafından bana
54 | açıklandı. Bunun üstüne yıllardır kullanmadığım Twitter hesabımı tekrar kulanmaya başladım.
55 |
56 |
57 |
58 | Twitter uygulamasına girmemle beraber ekranım bir anda Gezi Parkı ile ilgili aradığımdan kat
59 | be kat fazla haber, fotoğraf ve video ile doldu. Twitter, ana akım medyanın Gezi parkında olanlara
60 | karşı sessizliğine inat Gezi hakkında sayısız bilgi ve dökümantasyonla doluydu ve her saniye kendini
61 | yeniliyordu. Birkaç saniye farkla İstanbul'da olan her şey Ankara’daki evimde , ekranımda beliriyordu.
62 | Twitter'a yüklenen haberler, fotoğraflar, videolar bir haber ajansı yerine doğrudan sahada olan
63 | insanlar tarafından üretiliyor; Gezi'deki eylemciler hızla kendilerine has bir mecra yaratıyordu. Bu
64 | “eylemci kalabalığı tarafından üretilen” bilgi ve haberlerin başka bir ilgi çekici yanı ise bu bilgilerin
65 | doğruluğunun yine “kalabalık” tarafından denetleniyor olmasıydı. “Kesin bilgi yayalım” diye ortaya
66 | atılan bilgiler bile birkaç defa yine sahada bulunan insanlar tarafından teyit edilmeden
67 | paylaşılmamaya çalışılıyordu.
68 |
69 |
70 | Bütün bunlarla beraber, Gezi eylemlerine dahil olmak için Twitter hesabıma “bağlı” olmam
71 | bir önkoşuldu. Twitter hesabımı kapatmam, Gezi direnişi ile ilgili bütün bağımı da kapatıyor olduğum
72 | anlamına geliyordu. Bu önkoşul Ankara’da 31 Mayıs gecesi Gezi eylemleri başladıktan sonra bile
73 | geçerli olacak, hatta çevrimdışı eylemler bile benzer bir şekilde “bağlanıp”, “çıkış” yapabileceğim bir
74 | şekle bürünecekti.
75 |
76 |
77 | 1 Haziran ve Sonrası
78 | ---
79 | Twitter’ın “occupy” eylemlerinde akvistler tarafından birincil iletişim ve “çevrimiçi toplanma
80 | alanı” olarak kullanılması Gezi ile başlamıyor. Gezi'den yaklaşık bir sene önce ABD’de başlayan
81 | “Occupy Wall Street” eylemlerinde de Twitter benzer bir amaçla kullanılmış, eylemciler Twitter
82 | üzerinden fikirlerini, eylemler ile ilgili en son gelişmeleri bütün dünyayla paylaşabilecekleri bir
83 | platfrom yaratmışlardı. Twitter böylelikle, eylemlerin kısıtlı bir bölge veya ülkeye değil, bütün dünyaya
84 | yayılabileceği uluslararası bir platfrom işlevi görmeye başlıyordu. Bu sanal “toplanma alanları” aynı zamanda eylemcilerin birbirleri ile çevrimiçi bir iletişim ağı kurmalarını sağlıyor, her bir katılımcının
85 | farklı fikirler üretip diğerleriyle paylaşabileceği, aynı zamanda da devam eden tartışmalara dahil
86 | olabileceği bir zemin yaratıyordu. Twitter üzerinden yaratılan bu tartışma alanlarına bireyler kendi
87 | sanal “kimlikleri” ile katılıyor, herhangi bir politik örgüt veya ideolojinin baskısı altında olmadan
88 | isimsiz olarak kendi fikirlerini paylaşıyorlardı.
89 |
90 |
91 | Jeffrey S. Juris, Boston’da “Occupy Wall Street” eylemleri sırasında yaptığı gözlemleri ve
92 | eylemlerde sosyal medyanın kullanımı hakkında yazarken “toplanma mantığı” (logic of aggregation)
93 | ismiyle yeni bir kavram yarattı.(1) Bu eylemlerin lidersiz yapısı, açık bilgi paylaşımının desteklenmesi ve
94 | katılımcılarının birbirlerinden ayrılan politik görüşleri sayesinde, direniş , belirli bir ideoloji veya
95 | politik görüşe bağlı kalmayıp, toplumun birden fazla fraksiyonunu kapsayabiliyor ve bu şekilde
96 | kolektif bir kimlik oluşturabiliyordu. “Toplanma mantığı” ile Juris, eylemcilerin direniş boyunca kendi
97 | politik kimliklerini çoğunluk içerisinde kaybetmeden, birey olma özelliklerini muhafaza ederek,
98 | kolektif bir direniş eyleminin yaratılabilmesinin mümkün olduğunu savunuyor (Juris, 2012).
99 | Burada bahsedilen liderin veya yönetici bir grubun yokluğu, bilginin paylaşım ve üretiminin herkese
100 | açık olması ve katılımcıların bireyselliklerini koruyabilme prensiplerinin Twitter içinde de geçerli
101 | olduğu, hatta çevrimdışı eylemlerin bu yapılarını Twitter’ın çevrimiçi yapısından örnek aldıkları bile
102 | iddia edilebilir.
103 |
104 |
105 | Gezi eylemlerinin metodları ve eylemci profili Juris’in “toplanma mantığı “ ile tamamen
106 | örtüşüyor. Gezi eylemlerine katılan bireyler, kendi politik duruşlarından feragat etmek zorunda
107 | kalmadan, birbirlerinin direnişe katılma sebepleri ile empati kurabiliyor, ortak bir hedef
108 | doğrultusunda buluşabiliyorlardı. Bireylerden oluşan bu topluluklar kolaylıkla birbirleriyle ortak
109 | hareket edebiliyor fakat yine aynı hızla da dağılabiliyorlardı. Eylemcilerin birbirleri arasında kurdukları
110 | bu “ince” bağlar ne kısıtlayıcı ne de olan ilişkileri sağlamlaştıran bir yapıya sahipti.
111 |
112 |
113 | “Toplanma mantığı” çerçevesinde gerçekleşen çevrimdışı eylemlerin kolaylıkla dağılıp tekrar
114 | toplanabilen eylemci profili, çevrimiçi platformlardaki “çıkış” (log off) yapma özelliğini sokak eylemlerine taşıyor. Sosyal medya platformlarında olan bu özellik, kullanıcının istediği zaman dahil
115 | olduğu sanal ortamdan çıkışını sağlayarak, kullanıcının kendini sanal topluluklardan ve kendi sanal
116 | kimliğinden soyutlayabilmesine olanak sağlıyor. Buna benzer bir yapı Gezi eylemine katılan bireylerde
117 | de gözlemlenebilir. Kendilerini istedikleri anda sokak eylemlerinden soyutlayabiliyor, istedikleri zaman
118 | ise bu bağı tekrar kurabiliyorlardı. Gezi eylemlerinde herkes bir nevi yarı-zamanlı eylemciydi. Bu
119 | çerçeveden bakıldığında, Gezi eylemleri boyunca eylemciler bireyselliklerini kaybetmemeleri, belirli
120 | bir politik örgüt veya partinin ajandasına bağlı olmamaları sayesinde, lider tarafından belirlenen
121 | zamanlamalar yerine ne kadar süre eylemlere “bağlı” olacaklarına kendileri karar verebiliyor , daha
122 | sonra tekrar eylemlere tekrar “bağlanmak” istediklerinde ise hemen hemen bıraktıkları yerden devam
123 | edebiliyorlardı. Başka bir deyişle, eylemciler bu eylemlerden “çıkış” yaparak kendilerini
124 | soyutlayabiliyor, işlerine, okullarına, gündelik hayatlarına odaklanabiliyor, tekrar istedikleri zaman ise
125 | “bağlanma” (log in) yaparak sokak eylemlerine tekrar dahil olabiliyorlardı. Eylemci profilinin bağımsız
126 | bireylerden oluşuyor olması, topluluk içinden bir süreliğine ya da tamamen “çıkış” yapan bir
127 | eylemcinin yerinin bir başkasının alabilmesine olanak sağlıyordu. Herhangi bir eylemci çevrimiçi veya
128 | çevrimdışı eylemlerden ayrıldığı zaman yerinin hızla doldurulabilmesi Gezi eylemlerinin en güçlü
129 | özeliklerinin başında gelmektedir. Kullanıcılar Twitter'da tweet atarken oldukları gibi, çevrimdışı
130 | eylemlerde de anonimdi ve hangi eyleme nasıl ve ne kadar katılınacağına karar veren, uyulması
131 | gereken bir üst merci yoktu.
132 |
133 |
134 | Rheingold yukarıda bahsedilen eylemci gruplarını “akıllı güruhlar” olarak isimlendirir.(2) Bu
135 | tanım, Juris’in bahsettiği “toplanma mantığı” ile kolayca toplanıp yine aynı hızla dağılabilen,
136 | gruplardan ziyade bireylerin oluşturduğu kalabalıklara işaret etmektedir. Çevrimdışı eylemlere katılan
137 | eylemcilerin bu kadar hızlı bir şekilde toplanıp dağılabilme becerisi göstermesi, bu bireylerin
138 | eylemler öncesi sosyal medya kullanıcıları olmaları ve böylece yukarıda bahsedilen ”bağlanma” ve
139 | “çıkış” komutlarına aşina olmaları ile açıklanabilir.
140 |
141 |
142 | Sokaklardan evlerine dönen eylemciler, tartışma ve görüşlerini Twitter'in sunduğu çevrimiçi
143 | alanlarda paylaşmaya, sahada gördüklerini, fotoğrafladıklarını, videoya çektiklerini bu çevrimiçi kamu alanlarına yüklemeye devam edebiliyorlardı. Bu şekilde çevrimdışı eylemlerden gelen bilgi ve
144 | dökümanlar çevrimiçi platformlarda üretilen haber ve tartışma konularına dönüştü. Bu şekilde
145 | bakıldığında, çevrimdışı eylemlerden “çıkış” yapan bir eylemci, eğer isterse bu sefer çevrimiçi
146 | eylemlere “giriş” yapabiliyordu.
147 |
148 |
149 | Gezi ve diğer occupy eylemleri süresince çevrimiçi ve çevrimdışı eylemlerin birbirleri ile nasıl
150 | bir bağı olduğu, birinin diğerinden daha önemli olup olmadığı sıklıkla tartışıldı. Fakat birbirlerinden
151 | ayrı olarak görülmeye oldukça yatkın olan bu ikili, aslında Gezi eylemleri boyunca tek bir direnişin iki
152 | farklı platforma yansımış halleri idi. Sadece çevrimiçi veya çevrimdışı protestolar ve hareketler
153 | üzerinden yapılan bir Gezi eylemleri analizi, resmin yarısını görmeye mahkum kalır. Gezi eylemleri
154 | boyunca, “Her yer Taksim” olabildi; çünkü çevrimiçi platformlar Gezi Parkı’nı nerede olursak olalım en
155 | yakınımızdaki bilgisayar veya telefon ekranına taşıdı. Aynı şekilde “Her yer direniş” idi, çünkü
156 | direnişçiler bireyler olarak çevrimdışı platformlardaydılar; sokaklarda kendileri ile aynı politik duruşu
157 | sahip olmayan insanlarla empati kurabiliyor, kendi protestolarını onlarınki ile birleştirebiliyorlardı.
158 |
159 |
160 | Kaynakça
161 | ---
162 | 1. Juris, J. S. 2012. “Reflections on #Occupy Everywhere: Social Media, Public Space, and Emerging Logics of Aggregation,” American Ethnologist 39(2): 259-279.
163 | 2. Howard, Rheingold. 2003. Smart Mobs: The Next Social Revolution.
164 |
--------------------------------------------------------------------------------
/_issues/haziran_medyasi/kendin_cek_kendin_izlet.markdown:
--------------------------------------------------------------------------------
1 | ---
2 | layout: article
3 | nav_active: issues
4 | title: Erdogan Şekerci - Haziran Medyası
5 | article_title: "“Kendin çek, kendin izlet”: Gezi Sürecindeki Çevrimiçi Haberciliğin Performans Kuramı ile Yorumlanması"
6 | author: Erdogan Şekerci
7 | date: Haziran 2014
8 | abstract:
9 |
10 | breadcrumbs:
11 | - title: Anasayfa
12 | url: /
13 | active: false
14 | - title: Dosyalar
15 | url: /issues
16 | active: false
17 | - title: Haziran Medyası
18 | url: /issues/haziran_medyasi
19 | active: false
20 | - title: "“Kendin çek, kendin izlet”: Gezi Sürecindeki Çevrimiçi Haberciliğin Performans Kuramı ile Yorumlanması"
21 | url:
22 | active: true
23 | ---
24 | Kuramsal bağlamda ‘tarafsızlık’ kavramının geride bırakıldığını varsayarak,
25 | ana akım medyanın günümüzde devam ettirmekte olduğu yaygın söylem olan
26 | ‘tarafsız habercilik ilkesi’nin anlamını yitirdiği söylenebilir; ‘olan’ın değil, ‘temsil
27 | edilen’in kabul görmesi de tarafsızlık kavramını tartışmaya açan bir başka düşünme
28 | biçimi olarak görülebilir. ‘Olan’ın ne olduğuna kesin ve değiştirilemez bir yanıt
29 | verme çabası, yerini ‘temsil edilen’in farklı bakış açıları üzerinden nasıl
30 | yorumlanacağı şeklinde farklı bir kuramsal ve pratik düşünme biçimine bırakmıştır.
31 | Nesnel bakış açısından öznel temsil şekillerine geçiş de ‘olan’ın değil, ‘temsil
32 | edilen’in ne olduğu sorusunu gözler önüne sermiştir.
33 |
34 |
35 | Gezi direnişi sürecinde ana akım medyanın süreci iletmedeki yetersizliği,
36 | bireyleri çevrimiçi haberciliğin alternatif platformlarına yöneltmiştir. Bu sürece kadar
37 | birçok kişinin haberdar olmadığı ‘eylemvakti’, ‘ustream’ gibi dijital platformlar,
38 | performans kuramının çevrimiçi habercilik ile kesiştiği nokta olarak incelenebilir.
39 | Ayrıntılı bir incelemeden önce, çevrimiçi platformların içeriği, kullanımı ve Gezi
40 | direnişi süresince kullanım amacı hakkında kısa bir bilgi verilebilir. ‘Ustream.tv’ ile
41 | başladığımızda, siteye girildiği anda iki seçeneğin karşımıza çıktığını görüyoruz.
42 | Bunlardan biri ‘become a broadcaster’, diğeri ise ‘take a tour’ başlığı. ‘Yayınlayan
43 | (haberi aktaran) olma’ şeklinde tanımlayabileceğimiz ilk başlık, yayın yapan kişilerin
44 | kullandığı başlıktır. Bu seçeneği tercih eden kişiler, ücretli veya ücretsiz olarak
45 | yayınlarını yapabilmektedir. Bir akıllı telefon yardımı ile o anda çekilmekte olan
46 | görüntü sosyal medya aracılığıyla dolaşıma girmektedir.
47 |
48 |
49 | Gezi direnişi süresince, özellikle Twitter veya Facebook aracılığıyla bu
50 | platformların sayfalarını takip eden kullanıcılar, paylaşılan bağlantıya tıklayarak o
51 | andaki direniş bölgesindeki gelişmeleri takip edebilmektedir. Herhangi bir düzenleme
52 | veya çerçeveleme yapılmadan paylaşılan haberler, izleyicinin olaylardan o anda
53 | haberdar olmasını sağlamakta ve birincil olarak yaşanan olaylara dair farkındalığı
54 | artırmaktadır.
55 |
56 |
57 | Performans kuramı; temsil edeni ‘yapan’, temsil şeklini ise ‘yapanın icrası’
58 | olarak yorumlayarak, bir temsil şeklinin başlangıç ve sonuç cümlelerini
59 | okumak/yazmak yerine, temsil sürecine odaklanır. Gümüş ve Gündoğan,
60 | Schechner’in performans kuramı ile ilgili olarak şöyle der: “Schechner, insan
61 | yaşayışının ve davranışının toplandığı yerin sadece ‘arşiv’ler değil, aynı zamanda
62 | yapma-etme halleri gibi yazılı olmayan deneyimlerin biriktiği ‘repertuar’ kavramı
63 | olduğunun altını çizer.” (1) Bu durumda performans kuramı, tarihselleştirmeden uzakta
64 | durmayı seçer. Kültürel, sosyal, politik yapıların arşivin tekrar tekrar analizi ile ‘ne
65 | olduğunu’ bulmanın ötesinde, yapanın gösterimi ya da yapanın temsili sınırlarında
66 | salınmayı önemser. Çıkış ve varış noktalarının uzamsal olarak değişenlik
67 | göstereceğinin altını çizerek yapanın sürecinde kalmayı seçer.
68 |
69 |
70 | Performans kuramı, teatral çerçeveden bakıldığında oynayan-izleyen şeklinde
71 | oluşan iki kutuplu ilişkinin, performatif düşünme pratiği sonucunda silikleşmesinden,
72 | bozulmasından bahseder. ‘Edilgen (pasif) seyirci’ ya da ‘etkin (aktif) oyuncu’
73 | tanımlarından farklı bir konum önerir. Performans kuramına kadar ikiliği tartışılan bu
74 | farklı konumlanmaların, performatif düşünce ile ‘birlikteliği’ ve ‘ilişkiselliği’
75 | tartışılmaya başlanır. Bu ilişkisellik sonucunda oluşan potansiyel politik tartışmaları
76 | performans süresince seyirciyi izleyen değil, performansa katılım gösteren,
77 | performansın içine sinen özne olarak konumlandırır. Nesnel gerçekliğin yaratılma
78 | çabasını boşa çıkararak, objektif olma girişimlerini reddeder. Politik söylemin dilini
79 | söyleyerek değil, eyleyerek kılma eğilimindedir. Schechner ‘performans kuramı’
80 | üzerine olan fikirlerini şu şekilde açıklamıştır:
81 |
82 |
83 | > Olmak var olmanın kendisidir, yapmak ise var olan her şeyin yaptığı her şey olarak tanımlanır. Yaptığını göstermek, yapılanın altını çizmek ve vurgulamaktır ve böylece icra oluşur. Yaptığını göstermeyi açıklamak ise düşünümsel (reflexive) bir uzaklık yaratarak yapılanın nasıl gösterildiği üzerine çalışmaktır, yani performans çalışmalarının yaptığıdır. (2)
84 |
85 |
86 | Performans kuramı çerçevesinde tanımlanan ‘icra’ olgusu, ‘olmak’
87 | durumunun ötesinde ‘yapmak’ ve ‘yapılanlar’ çevresinde temellenir. Bir ‘olma’ halini tanımlamak yerine ‘Yapan’ın (do-er), gösterimleri aracılığıyla bir tanımlama yoluna gitmeyi seçer. ‘Yapan’ın, varoluşunu eylemsellik / edimsellik (performativity)
88 | üzerinden tanımlar. Bu durumda; yapının nasıl gösterildiği, yapanın icrasıdır.
89 |
90 |
91 | Bu yazıda; Gezi direnişi süresince sıklıkla kullanılan ‘eylemvakti’, ‘çapultv’
92 | ve ‘ustream’ gibi alternatif çevrimiçi habercilik platformlarında haberi aktaran bireyin (yapan) ve haberin icrasının (yapanın gösteriminin) performans kuramı üzerinden
93 | konumları ve eylemsellikleri tartışılacaktır.
94 |
95 |
96 | Performans esnasında, yapanın gösteriminin üzerinde durmanın hala
97 | yaşanmakta olan Gezi sürecine de yarar sağlayacağı düşünülebilir. Bu nedenle, ele
98 | alınan konu Gezi sürecine ilişkin bir arşiv oluşturmak, tarihsel bir inceleme
99 | kazandırmaktan öte, bugüne dair bir çerçeve sunarak, tanımlanan süreci tartışmayı
100 | amaçlamaktadır.
101 |
102 |
103 | Gösterim şekline dair yapılacak incelemeler sonucunda; ‘an’da oluşan
104 | söylesimsel anlatım dili, sosyal ve politik etkileşimi artırarak bir dijital gerçeklik
105 | yaratmıştır. Haberin ne olduğu ve nasıl aktarıldığından öte hazırlıksız ve anlık
106 | gösterimi, aktaranın ana akım medyadaki otoriter ve üstten seslenen dilini zorlamış ve
107 | haberin aktarıldığı tarafı katılımcı olarak konumlandırmıştır. Anlık gösterim
108 | üzerinden oluşan anlatım dili, Schechner’in tanımladığı performans süreçlerinden
109 | ‘performans öncesi’ni içermemektedir. Haberi aktaranların, haberi aktarmaya dair bir
110 | ön hazırlığı bulunmamakta ve kendiliğinden oluşan bir politik ve sosyal etkileşim
111 | şekli yaratmaktadır. Bu noktada, ‘yapan (doer)’ın ve ‘yapılanın gösterimi
112 | (doingness)’nin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi; Gezi direnişi süresince çevrimiçi
113 | haberciliğe farklı bir bakış açısı geliştirmeyi amaçlamaktadır.
114 |
115 |
116 | Haberi aktaran – ‘yapan’
117 | ---
118 | Teatralliğin ön plana çıktığı performansa dayalı medya temsili şeklinde haberi
119 | ‘yapan’, belgesel kuramın bakış açısıyla, bir ‘sosyal aktör’ işlevi görerek haberin
120 | aktarıldığı tarafı mücadele sürecinin içinde konumlandırmıştır. Kurgulanmayan,
121 | manipüle ve empoze edilmeyen veya çerçevelenmeyen aktarım dili, çevrimiçi
122 | habercilik anlayışı içinde haberi aktaran ve haberin aktarıldıkları arasında politik bir
123 | yakınlık yaratmıştır. ‘Yapan’, performansı icra eden birey niteliği kazanmıştır. Bu
124 | noktada; performans kuramı üzerinden incelenen medya okur/yazarlığı ana akım
125 | medyanın tavrı ile karşılaştırıldığında otoriter dili zorlanmış, politik dili güçlü bir
126 | ‘yapı’ önermektedir.
127 |
128 |
129 | Performansa dayalı aktarım şeklinde haberi aktaran, haberin aktarıldığı
130 | insanlar ile anlam kazanır. Daha açık olmak gerekirse, haberi aktaranın o an oluşan
131 | politik performansı, haberi aktardığı taraf ile sürekli bir etkileşim halindedir.
132 | ‘Ankaraeylemvakti’ isimli platformda gösterilen görüntülerin yanında görünen
133 | çevrimiçi sohbet sayfası, izleyenlerin düşüncelerini, fikirlerini ve isteklerini
134 | yazacakları şekilde tasarlanmıştır. Haberi aktaran kişi ile haberin aktarıldığı kişiler
135 | arasında bir etkileşim yaratmaktadır. Gelen istekler doğrultusunda haberi aktaran kişi,
136 | ara ara haberin aktarıldığı tarafın istediklerini ve sorduklarını cevaplamaktadır. Bu
137 | noktada, dijital platform üzerinden haberi aktaran kişi, ‘yol gösterici’, ‘an’latıcı,
138 | ‘çevrimiçi eylemci’ ünvanlarına sahip olmaktadır. Aktaran kişinin kimlikler üstü bir
139 | birey olarak konumlanması, ‘olduğu’ değil ‘yaptığı’ ile anlamlanması, performans
140 | kuramı ile kesiştiği nokta olarak görülmelidir. Bu gösterim şeklinde ‘yapan’ın tarafsız
141 | olması gibi bir iddia söz konusu değildir. Temsil şekli içerisinde, yapanın böyle bir
142 | kaygısı yoktur. Aktarılan haberin politik sözü varken, haberi aktaranın politik bir
143 | temsil şeklinden uzak kalması beklenemez.
144 |
145 |
146 | Bu açıklamalar doğrultusunda, çevrimiçi haberciliğin Gezi sürecindeki
147 | konumlanışı incelendiğinde, haberin aktarıldığı taraf, seyirci olan ancak ‘seyirci
148 | kalmayan’ bir yerde durmaktadır. Bu durumda, izleyen tarafın sahip olduğu konum
149 | haberin aktarıldığı taraf olarak görülebilir. Performans kuramına dayanan bu
150 | habercilik şeklinde; bireyler izlediği haberi eleştirebilme, yorumlayabilme ve
151 | müdahale edebilme hakkına sahiptir. Diğer yandan katılımcı, haberde gördüğü (ya da
152 | katılım gösterdiği) olayı kendi sayfasında paylaşma ya da diğer takipçilerle iletişime
153 | geçme şansına sahiptir. Bunun sonucunda, farkındalık yaratma ve yorum yapabilme
154 | hakkına sahiptir. Bu durumda, haberi aktaranın, haberi aktardıkları ile kurduğu ilişki,
155 | dijital platformu bir mücadele alanı olarak yeniden üretebilir.
156 |
157 |
158 | Haberin icrası – ‘yapının gösterimi’
159 | ---
160 | Bu alt başlıkta kullanılan ‘yapının gösterimi’ tanımı, klasik anlamda
161 | bahsedilen yapı (structure) tanımından oldukça farklıdır. Çünkü, performans kuramı,
162 | klasik anlamda bahsedilen ‘yapı’yı reddeder. Kendini tekrarlayan, tekrar tekrar üreten
163 | performansa dayalı icra, yapı olacak kadar kalıba ve şekle sokulabilen bir kuruluma
164 | sahip değildir. Belli önermeler ve varsayımlardan hareket edilebilir. Ancak bunlar
165 | genellenebilir sonuç cümlelerine evrilemez; ‘yapı’ya dönüşmeyen aksiyona (action)
166 | dayalı bir etkileşim pratiğidir. Bu bağlamda ‘yapının gösterimi’nden kastedilen,
167 | ortaya çıkan ilişkiselliğin gösterimi ve anlamlandırma önerileridir.
168 |
169 |
170 | Aktarılan haberlerin kendiliğinden ve hazırlıksız şekilde aktarılması ile oluşan
171 | iletişim biçimi, teatral gösterimi destekler niteliktedir. Dijital platformu, aktaranaktarılan
172 | arasında duran bir ‘araç’ (burada tiyatro sahnesi demekten özellikle
173 | kaçınılmıştır) olarak görmek gerekir. Aracın neye referans vereceği de, yapanın
174 | gösterimi sonucunda sosyal ve politik etkileşim ile anlam kazanmaktadır. Haberin
175 | icrasının çevrimiçi şekilde dolaşıma girmesi ve bir tekrarının olmaması gibi etmenler
176 | ‘performans esnası’na en çok hizmet eden faktörler olarak görülebilir.
177 |
178 |
179 | Bu yazı, tıpkı performans kuramının iddia ettiği gibi, Gezi süreci hakkında bir
180 | çıkış ve varış noktası belirlemekten kaçınmıştır. Nedenlerine ve sonuçlarına dair
181 | politik, kültürel ve sosyal önermelerden uzak durmuştur. Gezi direnişinin birinci
182 | yıldönümünü geride bıraktığımız bu günlerde, yıldönümü için yapılacak olan direnme
183 | pratikleri, geçtiğimiz yıl kendiliğinden öğrenilen bir sürecin tekrar üretilme çabası
184 | olarak görülebilir. Ancak, Gezi sürecinin, prova edilmemiş, metne dayalı olmayan,
185 | sonuç cümlesine odaklanmadan gerçekleşmiş ve ‘oyun’ ilerledikçe bireylerin kendine
186 | yer bulduğu bir performans olduğu gözden kaçırılmamalıdır. ‘Kendiliğinden’ ve
187 | söyleşimsel olarak oluşan politik direniş biçemi, yerini yine kendiliğinden ve
188 | ‘nostalji’yi canlandırmaya gerek duymadan, denenmemiş – prova edilmemiş – yeni
189 | eylem pratiklerine bırakmalıdır.
190 |
191 |
192 | Kaynakça
193 | ---
194 | 1. Gümüş, Pınar ve Sezin Gündoğan. 2010. “Richard Schechner ve Performans Kuramı,” Mimesis
195 | 17(1): 15-26.
196 | 2. A.e.
197 |
--------------------------------------------------------------------------------
/_issues/haziran_medyasi/festival_gibi_direnis.markdown:
--------------------------------------------------------------------------------
1 | ---
2 | layout: article
3 | nav_active: issues
4 | title: Berfin Karakeçili - Haziran Medyası
5 | article_title: Festival Gibi Direniş
6 | author: Berfin Karakeçili
7 | date: Haziran 2014
8 | abstract:
9 |
10 | breadcrumbs:
11 | - title: Anasayfa
12 | url: /
13 | active: false
14 | - title: Dosyalar
15 | url: /issues
16 | active: false
17 | - title: Haziran Medyası
18 | url: /issues/haziran_medyasi
19 | active: false
20 | - title: Festival Gibi Direniş
21 | url:
22 | active: true
23 | ---
24 | Gündelik yaşam, bireylerin yaşamlarındaki sıradanlığı ifade etmek için kullanılan bir
25 | sözcük öbeği olarak algılanmaktadır. Özellikle modern hayat olarak tabir edilen şehir yaşantısı
26 | içinde gündelik hayat, tüm karmaşa ve yoğunluğu ile birlikte sıradan olandır. Ancak Henri
27 | Lefebvre’nin de öne sürdüğü gibi, sıradan olan gündelik yaşam, bünyesinde büyük değişiklikler
28 | ortaya çıkarabilecek potansiyeli barındırmaktadır. 2013 yılının 31 Mayıs gecesi Türkiye’nin
29 | deneyimlemeye başladığı “Gezi Direnişi” de aslında tam olarak Lefebvre’nin bahsettiği, gündelik
30 | yaşamın taşıdığı potansiyelin açık bir örneği olarak görülebilir.
31 |
32 |
33 | Gezi direnişi, yaşandığı günden itibaren pek çokları tarafından, birçok yönü ile analiz
34 | edildi. Direnişin en çok vurgulanan özelliği ise, meselenin üç- beş ağaç meselesi değil, yıllardır
35 | insanların içinde birikmiş olan ve süregelen rahatsızlıkların dışa vurumu olmasıydı. Bunun
36 | gözardı edilemeyecek bir gerçek olmasının yanısıra, direnişi şehir hareketi şeklinde
37 | sınıflandırmak da mümkündür. Şehirde deneyimlenen bu toplumsal direniş, Türkiye’nin uzun
38 | yıllardır deneyimlediği ve toplumun neredeyse her kesiminden bireyleri içinde barındıran ilk
39 | toplumsal hareket olarak anılmaktadır. Bu toplumsal hareket, daha önce görülmemiş sahnelerin
40 | yaşanmasına vesile olup , bireylerin kıymetli kazanımlar elde etmesini sağlamıştır. Gezi
41 | Direnişi'nin kazandırdığı kıymetli kazanımların başında, farklı ideolojilerden kişileri birbirleri ile
42 | iletişime geçirmesi ve toplumun geniş bir kesimine insana sadece insan olduğu için değer
43 | verilmesi gerektiğini algılatması sayılabilir. Bu toplumsal hareketin en önemli özellikleri,
44 | mizahla dolu olması, örgütler kadar bireysel katılımlarla da güç kazanması ve tek merkezden yönetilmemesi oldu. Bu özellikler, Lefebvre’nin ve Michel de Certeau’nun gündelik hayat üzerine teorileri ile bu yazıda açıklanmaya çalışılacak.
45 |
46 |
47 | Öncelikle de Certeau’nun taktik ve strateji analizini yaşanan Gezi direnişi üzerinden
48 | açıklamak gerekirse, söze strateji ile başlamak gerekir. Strateji, zayıf olan üzerinde çeşitli güçler
49 | kullanarak onu etkisiz hale getirmeye çalışır. Gezi'de strateji devlete ait olan ve zayıf üzerinde
50 | kullanılan güçtür. Yani açık bir şekilde eylemciler üzerinde uygulunan polis şiddeti stratejidir.
51 | Strateji, güce ve mekana sahip olandır; diğer yandan taktik zayıf olana aittir. Diğer bir deyişle,
52 | taktik, stratejinin aksine mekana ve güce sahip olmayan zayıflarındır. Ancak, taktik aslında, zayıf
53 | olanın zamanın avantajını kullanarak startejiye karşı bir güç elde edebileceğini öngörür. Gezi
54 | direnişi özelinde ise taktik eylemcilere aittir. De Certeau “bir mülkiyetin var olmamasıyla
55 | nitelenen hesaplı eyleme” taktik adını verir.(1)
56 | Yani zayıfın aracı olan taktik, stratejideki boşluklardan faydalanmak durumundadır. Çünkü mekan üzerindeki kontrol strateji sahibine aittir. Aynı bağlamda Gezi direnişinde güçlü olanın açıkca polis ve hükümet olduğunu söylemek yanlış
57 | olmaz. Bu noktada ana akım medyayı da strateji sahibi olarak değerlendirmekten kaçınmamak
58 | gerektiğine inanıyorum. Bunun başlıca sebebi ise; herkesin bildiği gibi, eylemler sırasında hiç bir
59 | ana akım medya kanalının yayın yapmamasıdır. Ancak, insanlara bilgi aktarma gibi kritik bir
60 | görevi olan ana akım medyanın stratejisi olan insanları eylemlerden bihaber kılma çabası
61 | amacına ulaşamamıştır. Eylemciler, zayıf taraf olarak, belirli taktikler yaratarak altarnetif medya
62 | kanalları aracılığı ile seslerini duyurmayı başarmışlardır; yani bu taktik sayesinde bir güç
63 | kazanmışlardır. Öyle ki, CNN TÜRK’te eylemler sırasında yayınlanan penguen belgeseli oldukça
64 | başarılı bir taktik ile direnişin simgesi haline gelmiştir. Strateji sahibi olan CNNTÜRK, yaşanan
65 | eylemleri daha fazla gözardı edemediği zaman, CNNTÜRK ekranlarında penguen yürüyüşü yapan eylemcileri izlemek mümkün olmuştu. Yani, zayıf olan eylemciler, mülkiyet sahibinin
66 | zayıf noktasını ve taktik için kritik olan zamanın avantajını kullanarak, kendisine bir taktik
67 | yaratmış ve bunu oldukça başarılı bir şekilde starateji karşısında bir güç olarak kullanmıştır. Tam
68 | da bu noktada, zaman kritik bir önem arz etmektedir. Zayıf olan, statejenin zayıf noktalarını güce
69 | çevirmek için yani bir taktik yaratmak için zamanı kullanmak durumundadır.
70 |
71 |
72 | Direniş süresince başarılı bir şekilde kullanılan başka bir önemli iletişim aracı ise duvar yazıları
73 | olmuştur. Doğal olarak, duvar yazılarını da taktik olarak nitelendirmek yanlış olmaz. Duvarları
74 | bir iletişim aracı olarak kullanmanın yanı sıra, duvar yazılarının içerikleri de çoğunlukla
75 | eylemciler üzerine empoze edilen kurallar ve onları yaftalamak adına sarf edilen sözlere karşı
76 | taktiğin aracı haline gelmiştir. Gezi direnişi açıkça göstermiştir ki, eylemciler her zaman kendi
77 | taktiklerini yaratıp güçlünün yarattığı söylemler ve mekanlar üzerinden kendini ifade etmeyi ve
78 | güç kazanmayı başarabilmiştir. Hükümetin duvar yazıları karşısındaki stratejisi ise eylemcilere
79 | vandallar ve çapulcu diyerek, onları kötülemektir. Öte yandan, stratejinin yarattığı
80 | manipülasyonlar, zayıf olan eylemciler tarafından benimsenerek birer taktik, yani güç kaynağı
81 | haline getirildi. Eylemciler tarafından geliştirilen taktikler mizah aracılığı ile hükümete karşı
82 | kullanıldı. Böylece taktikler sayesinde aslında zayıf olana bir güç atfedildi. Zamanı kullanan
83 | eylemciler, devlet güçlerine yakalanmadan kendilerini duvar yazıları ile ifade etmeyi başardılar.
84 | Çünkü bu eylem devlet güçlerince bir suç olarak adlandırıldığı için, eylem sırasında
85 | yakalanmanın çeşitli bedelleri vardır. Stratejinin kontrol ve yetki alanı olan sokaklara yazılan,
86 | “Kafası faşist başkan istemiyoruz. İmza: Kafası kıyak gençlik”, Erdoğan’nın eylemcilere kafası
87 | kıyak gençlik diyerek belirli bir kesimi eylemcilere karşı pozisyona getirmesine karşılık olarak
88 | yazılmış etkili bir duvar yazısı örneğidir. Bir diğer duvar yazısı, “Everyday I’m Çapulling”,
89 | direniş boyunca sergilenen mizahi taktiklerin oldukça güzel bir örneğidir. Erdoğan’ın eylemcileri çapulcu olarak olumsuz bir şekilde nitelendirme çabalarına karşın taktik geliştiren eylemciler,
90 | çapulcu kelimesini benimseyerek direnişin en önemli simgelerinden biri haline getirdiler ve
91 | çapulcu kelimesi üzerinden eylemlerine güç kazandırdılar. Açık ve net olarak görülüyor ki,
92 | eylemciler tarafından geliştirilen taktikler, strateji sahibine karşı başarılı bir şekilde kullanılmıştır.
93 | Ancak, duvar yazılarının gece belediye yetkilileri tarafınca silinmesi, bize asıl gücün kimin elinde
94 | olduğunu gösterir. Protestocular ise, polisin ve görevlilerin olmadığı anları kollayıp bu yazılar
95 | aracılığı ile kendilerini ifade etme şansına erişmektedirler. Bir kere daha vurgulamak gerekirse,
96 | protestocular her zaman strateji sahibi olanın zayıf anlarını gözetip, zamanlarını iyi kullanarak ve
97 | onlardan avantaj elde etmeye çalışarak belirli bir güce erişirler. Gezi Parkı eylemleri sırasında
98 | yaşananlar bunun açık bir örneğidir.
99 |
100 |
101 | Gezi eylemleri ile birlikte, bireyler kendilerini temsil edebilen bir muhalefet olmadığını
102 | düşündüklerini açıkça ortaya koymuş oldular. Slavoj Zizek’in de “occuppy” hareketleri ile ilgili
103 | belirttiği üzere protestolar hegomonik ideoloji alanında bir boşluğu ortaya cıkarttı.(2)
104 | Siyasi sahnede bu boşluğun doldurulması elbette ki zaman alacaktır. Ancak, Gezi Direnişi sayesinde en
105 | azından temsil edilmeyen büyük bir kitlenin varlığı tanınmıştır. Bunun yanı sıra, Gezi Direnişi
106 | neo-liberal sisteme karşı bir hareket olarak da yorumlanabilir. Çünkü direniş esnasında Gezi
107 | Parkı'nda inşa edilen yaşam biçiminin çıkış noktası, insanı birincil öncelik olarak benimsemesiydi.
108 | Tüm dünyada hegomonik olarak devam eden neo-liberal sistem içinde her zaman marketlerin ve
109 | kapitalin özgürlüğü ve çıkarı öncelik olarak benimsendiği için şehir yaşantısı da paralel olarak bu
110 | yönde şekillenmiştir. Dolayısı ile, Gezi Direnişi, AKP hükümetine karşı olarak geliştiği gibi, aynı
111 | zamanda neo-liberal düzene karşı olarak şekillenmiştir. Bu nedenle, farklı ideolojilerden gelen
112 | insanları, neşeli ve saygılı bir ortamda, en güçlü silahın mizah olduğu bir toplumsal harekette toplayan duygunun bir hoşnutsuzluk hissi olduğunu söylemek mümkündür. Direniş, gündelik
113 | hayat pratiklerinin dönüşümü olarak yorumlanacak olursa; şehirde süregelen gündelik yaşam bu
114 | direniş ile birlikte değiştirilmek istenmiştir. Şehir yaşantısının ve düzeninin üzerindeki devlet
115 | kontrolü bir direniş ile karşılaşmıştır. Bireyleri sınıflar üzerinden ayrıştıran bir şehir yaşamı
116 | yerine, farklılıkların birlikte varolduğu bir şehir hayatı arzusu direniş ile belirtilmiştir.
117 | Lefebvre’nin de öne sürdüğü gibi, devrim ancak bir festival ruhu ile mümkün olabilir. Festival
118 | ruhu olarak tabir edilen durum ise yaratılmış ve tanımlanmış bütün farklılıkların bir arada
119 | bulunabildiği durumdur.(3)
120 |
121 |
122 | Gezi direnişi sırasında yaşananları da bu bağlamda yorumlamak çok da
123 | yanlış olmayacaktır. Zira, direnişten fotoğraf karelerine bakıldığı zaman insanı gülümseten
124 | sahneler yaşanmıştır. Farklı takımların taraftarları omuz omuza direnmişlerdir. Öte yanda MHP,
125 | CHP ve BDP bayrakları yanyana dalgalanmış, hatta bu üç farkı siyasi parti destekçileri direniş
126 | sırasında birbirinin yardımına koşarak esas olanın insan olduğunu herkese bir kez daha
127 | hatırlatmıştır. Gezi Parkı direnişi ile parkta kurulan yaşam ve ve bu direnişin diğer şehirlere
128 | yayılması ile birlikte aslında tüm farkılıların nasıl bir arada insani bir anlayış ile bulunabileceğini
129 | görmüş olduk. Öyle ki anti-kapitalist müslümanlar, marxist gruplar ve lgbt bireyler aynı alanda
130 | direnip, bir kutlama havası içinde bir arada olabilmeyi başarmışlardır. Başka bir şehir yaşamı,
131 | alternatif bir yaşam tarzı olabileceğini hep birlikte deneyimleyerek öğrendik. Dolayısı ile,
132 | birliktelik, yaşanan tüm acılara rağmen beslenen mizah duygusu ve polis müdahalesi olmazken
133 | yaşanan festival ruhu, Lefebvre’nin bahsettiği devrimin küçük kıvılcımları olarak algılanabilir.
134 | Lefebvre toplumların dönüşümünün ancak festivallerde deneyimlenen bir ruh hali ile mümkün
135 | olabileceğini ileri sürer. Bu bağlamda, Gezi Direnişi ile insanlar bir amaç için, neo-liberal
136 | yönetime karşı tüm farklılıklarını aşarak, zengin-fakir ya da herhangi bir farklılığı gözardı ederek
137 | hep birlikte huzur içinde barınabilme gibi bir alternatif olduğunu gösterdi. Elbette ki hiç kimse Gezi direnişinin gerçekten bir devrime dönüşmesini beklemiyordu, ancak toplumun böyle bir
138 | dönüşüm için potansiyelinin olduğunun açık bir göstergesi olarak Gezi Direnişi umut vaad eden
139 | bir hareket olarak akıllara kazındı. Öyle ki, Lefebvre'nin değindiği festival ruhu, stratejinin
140 | insanları birbirlerinden ayrıştırma amacına karşı geliştirilmiş bir taktik olarak bile algılanabilir.
141 |
142 |
143 |
144 | Toparlamak gerekirse, Gezi Direnişi ile birlikte insanların sıradan olarak deneyimledikleri
145 | gündelik yaşantılarının toplumsal değişim için çok büyük bir potansiyel taşıdığının açıkça farkına
146 | varılmıştır. Protestocular gerek ana akım medyaya gerekse hükümete karşı mizahı silah olarak
147 | kullanıp, taktikler geliştirmiş ve seslerini duyurma imkanı yakalamışlardır. Öyle ki, barışcıl
148 | olarak süregelen eylemler, kimi zaman şenlik olarak deneyimlenmiş, ancak yine de bireylerin
149 | mevcut yönetim şekli ve egemen olan muhafazakar neo-liberal yönetim biçimden rahatsız
150 | oldukları açıkça ifade edilebilmiştir. Yaşanan tüm mizahi tepkileri zayıf olan protestocuların
151 | güçlü olanı alt edebilmek için geliştirdiği taktikler olarak anlamak mümkündür. Yani Gezi
152 | Direnişi ile birlikte eylemler sırasında gözlemlenen ve deneyimlenen ılımlı ortam, farklılıkların
153 | eşitlendiği bir alternatif yaşam tarzının mümkün olabileceğini göstermiştir.
154 |
155 |
156 | Kaynakça
157 | ---
158 | 1. de Certeau, Michel. 2009. Gündelik Hayatın Keşfi. Lale Arslan Özcan, çev. Dost Kitabevi Yayınları.
159 | 2. Lefebvre, Henri. 2000. Everyday life in the modern world. Continuum.
160 | 3. Zizek, Slavoj. 2013. Dünyadaki İsyanların Anlamı. Osman Akınhay, çev. İstanbul: Agora Kitaplığı.
161 |
--------------------------------------------------------------------------------
/_issues/haziran_medyasi/gezi_protests_as_festival_of_revolution.markdown:
--------------------------------------------------------------------------------
1 | ---
2 | layout: article
3 | nav_active: issues
4 | title: Magdalena Sliwinska - Haziran Medyası
5 | article_title: Gezi Protests as Festival of Revolution
6 | author: Magdalena Sliwinska
7 | date: June 2014
8 | abstract:
9 |
10 | breadcrumbs:
11 | - title: Anasayfa
12 | url: /
13 | active: false
14 | - title: Dosyalar
15 | url: /issues
16 | active: false
17 | - title: Haziran Medyası
18 | url: /issues/haziran_medyasi
19 | active: false
20 | - title: Gezi Protests as Festival of Revolution
21 | url:
22 | active: true
23 | ---
24 | Georges Perec underlined that the everyday does not achieve any real existence until it reaches the extraordinariness of sort: until something spectacular, such as scandal, danger, tidal waves, fires or explosions happen (1977: 206). Media and politics revolve around these exceptional moments in life, the moments that break from the ordinary causing for a sort of festivity. For Henri Lefebvre the everyday was merely a point of reference, a repetitious part of life, which could bring changes only with la fête (the festival) – the moment that could bring the end of passivity and resignation (Highmore: 119). Such moments of change, which Lefebvre marks as the ‘end of history’ occur during the times of revolution: inThe Style of Commune, Lefebvre refers to the inception of the Paris Commune, which briefly governed France in 1871 and brought the aforementioned changes (1965: 188). Nowadays, with the move from printed media to social media people have created a new space for themselves: a virtual space where they can freely exchange views on matters of common good and challenge the hierarchies of the ruling classes (Abbott, 2012: 334). This new space continually comes to existence as a network and aggregates people in one physical place that could take the character of Lefebvre’s festival or Mikhail Bakhtin’s carnival. All these can happen not only in suppressed countries, where the freedoms are restricted, but also in democratic countries. By comparing to the American-founded movement of #Occupy and analyzing the socio-political causes of the movements’ emergence, this paper will focus on the Gezi protests as the festival of revolution.
25 |
26 |
27 | According to Freedom House Ranking, Turkey has a partly free status, which places the country right next to Ukraine, Egypt and Libya when it comes to civil liberties and political rights. While in the beginning of 2000s Turkey was much more restrictive towards its citizens, the slight enhancement of the people’s rights came between years of 2005-2012, only to drop again in 2013, following a number of religion-motivated restrictions (e.g. self-censoring of academicians, prosecuting military members [Freedom House Ranking, 2014]). The ruling party named Justice and Development (AKP), which is in power for more than a decade now, has improved the economic development of the country while also strengthening the religious foundations of its citizens. The controversial decisions that the AKP has made touched upon the subject of alcohol consumption, calling for a ban on abortion, arresting people for blasphemy, limiting the freedom of speech, changing the school system, removing the T.C. (The Republic of Turkey) in front of the bank of Ziraat’s name (as in attempt to change the regime), and many others. As Althusser said, the ideology is important to keep an individual as a believer of something (duty, justice, God), otherwise it is difficult to make people internalize the material practices of the state apparatuses (1990: 159). It is the ideology then that gives knowledge to people and recognition of themselves (309). While trying to look at any particular reason for Gezi protests, one must look, thus, for the reason of the state’s ideology’s failure. Turkey, as a secular country, has found its citizens at the time of the polarization of society between these who support the reforms of the leading party and those, who, for various reasons, disagree with them. Clearly then, the practices that the government imposes taking away people’s liberties, irreversibly make them reject the new practices of the state.
28 |
29 |
30 | The Gezi protests started at the end of May 2013 and spread from the park in the center of Istanbul to other cities within the country. What was supposed to be a peaceful sit-in of environmental activists, ended up in a brutal police attack, which caused for tumult within the nation. The behavior of Turkey’s Prime Minister, Recep Tayyip Erdoğan, who not only ignored the protestors, but also referred to them in many offensive ways, following threats and aggression, caused with his attitude much more animosity towards him among his opponents. The lack of mediation in peacekeeping on the government’s side is surprising due to the fact that the country’s representatives tend to position themselves as democrats rather than as authoritarians. There is perversity in recent statement of the Turkish Prime Minister saying that for male and female students to live under the same roof is “against our [Turkish] democratic character” (Hürriyet Daily News, 2013), proving that the Turkish government has quite a different (and perhaps unique) view on what democracy is.
31 |
32 |
33 | Ben Highmore argued that Lefebvre saw the everyday functioning with the increased homogeneity (happening via standardization of work and commodification) and deepening of social differences with the fragmentation of time, space and knowledge (119). Mentioned above, la fête would bring a change to this fixed order. It would be a part of everyday and yet it would reconfigure it radically (122). What would characterize this festival, on one hand, is the “merry-making” – the entertaining part of it where the community gets together and celebrates while dancing, drinking and eating without any rules and limits. On the other hand, however, the festival would also need to contain drama: “a festival lived by the people and for the people, a colossal festival accompanied by the voluntary sacrifice of the principal actor in the course of his defeat, tragedy” (Lefevbre, 189).
34 |
35 |
36 | The protests such as #Occupy movement can be seen in the categories of such festival. Jeffrey Juris wrote in his article about the incidents that happened in 2011 in the USA (related to the economic disparities in America as well as in other parts of the world) that the occupiers “succeeded by following a classic civil disobedience strategy: placing their bodies where they were not supposed to be” (268). People got together as if in an effervescent moment of reality suspension and established camps in which they lived as if in Paris Commune of 1871 so well depicted by Lefevbre. They were feeding themselves there, marching together, making performances, workshops; they even created their own housing, media and newspaper (2012: 264). There were a variety of people who joined the protests: they were neither liberal nor conservative; on the contrary, many of them were considered apolitical until the protests, and yet they managed to aggregate themselves together for the common purpose. Juris characterized these different ways of protesting that varied from diverse protest performances as “sit-ins, carnivalesque street parties and acts of militant confrontation with the police” (267).
37 |
38 |
39 | For Lefebvre these festivals were not a vision of Romantic revolution: he sought them rather as a chance for a division of cultural labor between folk-culture and urban capitalism (Grindon: 213). It was a sort of learning experience, which one can understand in #Occupy: through the existence of workshops and purpose of exchanging ideas people had a chance to understand not only the socio-political conditions they live in but also each other.
40 |
41 |
42 | Perhaps yet what this revolutionary festival reminds is rather the carnival. Discussed by Bakhtin much, the carnival was more than a festival, it was a counter-model of culture for the oppressed, an overthrow of oppressive social structures by the ecstatic collectivity who wished for a sort of utopia that would take them far away from the reality of the everyday life (Highmore, 123). Many talk of the Bakhtin’s carnival in a very limited sense focusing merely on what he emphasized as freeing of the physiological needs during such event. Despite this bodily-liberation, the carnival carries with itself also a mode of resistance, mocking those in power as the instruments of power itself – religion and the government institutions (Thompson, 116). Parodying the rulers and realizing the physiological aspects of life such as death and decay were to help people not to be contained by oppressive authority.
43 |
44 |
45 | Gezi protests shared much with #Occupy movement when it comes to organization and its execution. Although the motives for each were different, they both stemmed from the success that Arab Spring managed to reach just via social media. Both had a festival-like construction trying to create a commune of people who could share the ideas and help them become more spread. There was much of merry-making during the 2013 Turkey protests: in various places of the city people were meeting, drinking and dancing together. The rules such as public prohibition of alcohol consumption became suspended and the people gathered around squares and parks to celebrate their newly found comradeship. Social media helped thus to achieve a new identity that would accommodate these expanding coalitions of groups by reaching the state of the carnival (Bennett, 149). This new reconceptualization of identity happened due to global activism and was related to the fact that these were usually people of the same culture or nation mobilizing against a common adversary (accordingly: large corporations / the politics of AKP). Thanks to the Internet though, people had a chance to support the “looting”(1) Turks (and the “99%” of Americans) also elsewhere – in Brazil, Germany or the USA, thus, the shared nationality or culture was not the most important to unite with others oppressed, but the very notion of being oppressed in general.
46 |
47 |
48 | Just as every festival needs a drama to continue going, so the Turkish government was dosing the protesters with violent police attacks, accusations of looting and blasphemous behaviors such as drinking alcohol in the mosque. Moreover, the Prime Minister decided that the best tactic was to polarize the society by making claims as: “for every 100,000 protesters, I will bring out a million from my party” (Prime Minister’s often used strategy to polarize people by terming that there were “his people” and “the others”) (Haaretz, 2013). This dividing of nation into looters and obedient citizens could have had tragic consequences such as civil war, and yet it could not have happened due to the fact that the majority of society was disinformed about the events via all the major media outlets. The deaths of protestors that have happened during the Gezi “festival” had the effect of reminding to people not to be oppressed by those who are responsible for such incidents.
49 |
50 |
51 |
52 |
53 |
54 | An example of public mockery using the popular culture product
55 |
56 |
57 |
58 | One of the most important aspects of the carnival, mentioned earlier, is parodying. This ability to laugh at oneself happened also during the #Occupy in Boston – Juris mentions about a group of men who dressed in Speedo bathing suits and held signs saying “1% of this SPEEDO is covering 99% of my ?*@!”(2) (263). The humorous approach to the protests was met with others’ approval announced alike in Gezi protests by honking cars, whistles and occasional insults directed at the government. The plentiful of images referring to Gezi protests flooded Facebook and Twitter. Lots of these images stemmed from popular culture using such characters as Lord Vader, Guy Fawkes or slogans from popular TV series like Game of Thrones (saying things as “Tayyip, the winter is coming” as if in the nexus of Arab Spring the winter would come to Turkey). These helped to unload the tension as well as contributing to the jolly mood during the protests. Laughing at the infamous penguins that the CNN TÜRK was broadcasting during the demonstrations rather than taking violent actions against the self-censored media gives the evidence that people were prepared to make peaceful dissent rather than to start a conflict in the already polarized society.
59 |
60 |
61 | Notwithstanding the violent raids on the protestors’ camps the festival rather passed away on its own. The temporary suspension of the reality could not have been permanent. The festival penetrated people’s consciousness during the protests making them realize that they exist in a bigger community that disagrees with the lawmakers despite their individual and personal views. Although the government made a series of ludicrous accusations such as to seek for international conspiracy or blame the Turkish currency drop on the “looters,” people have become more aware of the “new” propaganda “game” on the government’s side. As Guy Debord said “reality emerges within the spectacle, and the spectacle is real” and “the reciprocal alienation is the essence and support of the existing society.” It is up to the next generations of Turks to decide whether this ideological spectacle will go on or will be shattered and debunked by the social media.
62 |
63 |
64 | References:
65 | ---
66 | 1. Abbott, James (2012), “Democracy@internet.org Revisited: analyzing the socio-political impact of the internet and new social media in East Asia”, _Third World Quarterly_, vol. 33, no. 2, pp. 333-357.
67 | 2. Althusser, Louis. (1971) _Ideology and Ideological State Apparatuses_.
68 | 3. Bennett, Lance W. (2003), “Communicating Global Activism: Strengths and vulnerabilities of networked politics”, _Information, Communication & Society, vol. 6_, no. 2, pp. 143-168.
69 | 4. Debord, Guy, “The Society of the Spectacle”.
70 | 5. Freedom House Ranking, web. 19 Dec. 2013, .
71 | 6. Grindon, Gavin (2013), “Revolutionary Romanticism: Henri Lefebvre’s Revolution-as-Festival”, _Third Text_, Vol. 27, No. 2, pp. 208 – 220.
72 | 7. Haaretz, “Clashes in Istanbul //$$ Erdogan: For every 100,000 protesters, I will bring out a million from my party”, Jun. 1, 2013, Web. Dec. 19, 2013, .
73 | 8. Highmore, Ben, “Henri Lefebvre’s Dialectics of Everyday Life”
74 | 9. Juris, Jeffrey S. (2012), “Reflection on #Occupy Everywhere: Social media, public sphere, and emerging logics of aggregation”, American Ethnologist, Vol. 39, no. 2, pp. 259-279.
75 | 10. Hürriyet Daily News, “Female, male students together is against our character: Turkish PM”, Nov. 4, 2013, Web. Dec. 19, 2013 .
76 | 11. Lefebvre, Henri (2003), “The Style of the Commune”, _Key Writings_, Continuum: New York, pp. 188-190.
77 | 12. Perec, Georges. “Approaches to What?”
78 | 13. Thompson, Craig. (2007), “A Carnivalesque Approach to the Politics of Consumption (or) Grotesque Realism and the Analytics of the Excretory Economy”, _Annals of the American Academy of Political and Social Science_, Vol. 611, The Politics of Consumption/The Consumption of Politics, pp. 112-125.
79 |
80 |
81 | Notes:
82 | ---
83 | 1. I am referring here to looters in quotation marks due to the fact that the Turkish government itself was denoting them as such (Turkish: çapulcu – marauder, looter).
84 | 2. The main slogan of the protesters during the #Occupy Wall Street protests was “We are the 99%!”
85 |
86 |
--------------------------------------------------------------------------------
/LICENSE:
--------------------------------------------------------------------------------
1 | GNU GENERAL PUBLIC LICENSE
2 | Version 2, June 1991
3 |
4 | Copyright (C) 1989, 1991 Free Software Foundation, Inc.,
5 | 51 Franklin Street, Fifth Floor, Boston, MA 02110-1301 USA
6 | Everyone is permitted to copy and distribute verbatim copies
7 | of this license document, but changing it is not allowed.
8 |
9 | Preamble
10 |
11 | The licenses for most software are designed to take away your
12 | freedom to share and change it. By contrast, the GNU General Public
13 | License is intended to guarantee your freedom to share and change free
14 | software--to make sure the software is free for all its users. This
15 | General Public License applies to most of the Free Software
16 | Foundation's software and to any other program whose authors commit to
17 | using it. (Some other Free Software Foundation software is covered by
18 | the GNU Lesser General Public License instead.) You can apply it to
19 | your programs, too.
20 |
21 | When we speak of free software, we are referring to freedom, not
22 | price. Our General Public Licenses are designed to make sure that you
23 | have the freedom to distribute copies of free software (and charge for
24 | this service if you wish), that you receive source code or can get it
25 | if you want it, that you can change the software or use pieces of it
26 | in new free programs; and that you know you can do these things.
27 |
28 | To protect your rights, we need to make restrictions that forbid
29 | anyone to deny you these rights or to ask you to surrender the rights.
30 | These restrictions translate to certain responsibilities for you if you
31 | distribute copies of the software, or if you modify it.
32 |
33 | For example, if you distribute copies of such a program, whether
34 | gratis or for a fee, you must give the recipients all the rights that
35 | you have. You must make sure that they, too, receive or can get the
36 | source code. And you must show them these terms so they know their
37 | rights.
38 |
39 | We protect your rights with two steps: (1) copyright the software, and
40 | (2) offer you this license which gives you legal permission to copy,
41 | distribute and/or modify the software.
42 |
43 | Also, for each author's protection and ours, we want to make certain
44 | that everyone understands that there is no warranty for this free
45 | software. If the software is modified by someone else and passed on, we
46 | want its recipients to know that what they have is not the original, so
47 | that any problems introduced by others will not reflect on the original
48 | authors' reputations.
49 |
50 | Finally, any free program is threatened constantly by software
51 | patents. We wish to avoid the danger that redistributors of a free
52 | program will individually obtain patent licenses, in effect making the
53 | program proprietary. To prevent this, we have made it clear that any
54 | patent must be licensed for everyone's free use or not licensed at all.
55 |
56 | The precise terms and conditions for copying, distribution and
57 | modification follow.
58 |
59 | GNU GENERAL PUBLIC LICENSE
60 | TERMS AND CONDITIONS FOR COPYING, DISTRIBUTION AND MODIFICATION
61 |
62 | 0. This License applies to any program or other work which contains
63 | a notice placed by the copyright holder saying it may be distributed
64 | under the terms of this General Public License. The "Program", below,
65 | refers to any such program or work, and a "work based on the Program"
66 | means either the Program or any derivative work under copyright law:
67 | that is to say, a work containing the Program or a portion of it,
68 | either verbatim or with modifications and/or translated into another
69 | language. (Hereinafter, translation is included without limitation in
70 | the term "modification".) Each licensee is addressed as "you".
71 |
72 | Activities other than copying, distribution and modification are not
73 | covered by this License; they are outside its scope. The act of
74 | running the Program is not restricted, and the output from the Program
75 | is covered only if its contents constitute a work based on the
76 | Program (independent of having been made by running the Program).
77 | Whether that is true depends on what the Program does.
78 |
79 | 1. You may copy and distribute verbatim copies of the Program's
80 | source code as you receive it, in any medium, provided that you
81 | conspicuously and appropriately publish on each copy an appropriate
82 | copyright notice and disclaimer of warranty; keep intact all the
83 | notices that refer to this License and to the absence of any warranty;
84 | and give any other recipients of the Program a copy of this License
85 | along with the Program.
86 |
87 | You may charge a fee for the physical act of transferring a copy, and
88 | you may at your option offer warranty protection in exchange for a fee.
89 |
90 | 2. You may modify your copy or copies of the Program or any portion
91 | of it, thus forming a work based on the Program, and copy and
92 | distribute such modifications or work under the terms of Section 1
93 | above, provided that you also meet all of these conditions:
94 |
95 | a) You must cause the modified files to carry prominent notices
96 | stating that you changed the files and the date of any change.
97 |
98 | b) You must cause any work that you distribute or publish, that in
99 | whole or in part contains or is derived from the Program or any
100 | part thereof, to be licensed as a whole at no charge to all third
101 | parties under the terms of this License.
102 |
103 | c) If the modified program normally reads commands interactively
104 | when run, you must cause it, when started running for such
105 | interactive use in the most ordinary way, to print or display an
106 | announcement including an appropriate copyright notice and a
107 | notice that there is no warranty (or else, saying that you provide
108 | a warranty) and that users may redistribute the program under
109 | these conditions, and telling the user how to view a copy of this
110 | License. (Exception: if the Program itself is interactive but
111 | does not normally print such an announcement, your work based on
112 | the Program is not required to print an announcement.)
113 |
114 | These requirements apply to the modified work as a whole. If
115 | identifiable sections of that work are not derived from the Program,
116 | and can be reasonably considered independent and separate works in
117 | themselves, then this License, and its terms, do not apply to those
118 | sections when you distribute them as separate works. But when you
119 | distribute the same sections as part of a whole which is a work based
120 | on the Program, the distribution of the whole must be on the terms of
121 | this License, whose permissions for other licensees extend to the
122 | entire whole, and thus to each and every part regardless of who wrote it.
123 |
124 | Thus, it is not the intent of this section to claim rights or contest
125 | your rights to work written entirely by you; rather, the intent is to
126 | exercise the right to control the distribution of derivative or
127 | collective works based on the Program.
128 |
129 | In addition, mere aggregation of another work not based on the Program
130 | with the Program (or with a work based on the Program) on a volume of
131 | a storage or distribution medium does not bring the other work under
132 | the scope of this License.
133 |
134 | 3. You may copy and distribute the Program (or a work based on it,
135 | under Section 2) in object code or executable form under the terms of
136 | Sections 1 and 2 above provided that you also do one of the following:
137 |
138 | a) Accompany it with the complete corresponding machine-readable
139 | source code, which must be distributed under the terms of Sections
140 | 1 and 2 above on a medium customarily used for software interchange; or,
141 |
142 | b) Accompany it with a written offer, valid for at least three
143 | years, to give any third party, for a charge no more than your
144 | cost of physically performing source distribution, a complete
145 | machine-readable copy of the corresponding source code, to be
146 | distributed under the terms of Sections 1 and 2 above on a medium
147 | customarily used for software interchange; or,
148 |
149 | c) Accompany it with the information you received as to the offer
150 | to distribute corresponding source code. (This alternative is
151 | allowed only for noncommercial distribution and only if you
152 | received the program in object code or executable form with such
153 | an offer, in accord with Subsection b above.)
154 |
155 | The source code for a work means the preferred form of the work for
156 | making modifications to it. For an executable work, complete source
157 | code means all the source code for all modules it contains, plus any
158 | associated interface definition files, plus the scripts used to
159 | control compilation and installation of the executable. However, as a
160 | special exception, the source code distributed need not include
161 | anything that is normally distributed (in either source or binary
162 | form) with the major components (compiler, kernel, and so on) of the
163 | operating system on which the executable runs, unless that component
164 | itself accompanies the executable.
165 |
166 | If distribution of executable or object code is made by offering
167 | access to copy from a designated place, then offering equivalent
168 | access to copy the source code from the same place counts as
169 | distribution of the source code, even though third parties are not
170 | compelled to copy the source along with the object code.
171 |
172 | 4. You may not copy, modify, sublicense, or distribute the Program
173 | except as expressly provided under this License. Any attempt
174 | otherwise to copy, modify, sublicense or distribute the Program is
175 | void, and will automatically terminate your rights under this License.
176 | However, parties who have received copies, or rights, from you under
177 | this License will not have their licenses terminated so long as such
178 | parties remain in full compliance.
179 |
180 | 5. You are not required to accept this License, since you have not
181 | signed it. However, nothing else grants you permission to modify or
182 | distribute the Program or its derivative works. These actions are
183 | prohibited by law if you do not accept this License. Therefore, by
184 | modifying or distributing the Program (or any work based on the
185 | Program), you indicate your acceptance of this License to do so, and
186 | all its terms and conditions for copying, distributing or modifying
187 | the Program or works based on it.
188 |
189 | 6. Each time you redistribute the Program (or any work based on the
190 | Program), the recipient automatically receives a license from the
191 | original licensor to copy, distribute or modify the Program subject to
192 | these terms and conditions. You may not impose any further
193 | restrictions on the recipients' exercise of the rights granted herein.
194 | You are not responsible for enforcing compliance by third parties to
195 | this License.
196 |
197 | 7. If, as a consequence of a court judgment or allegation of patent
198 | infringement or for any other reason (not limited to patent issues),
199 | conditions are imposed on you (whether by court order, agreement or
200 | otherwise) that contradict the conditions of this License, they do not
201 | excuse you from the conditions of this License. If you cannot
202 | distribute so as to satisfy simultaneously your obligations under this
203 | License and any other pertinent obligations, then as a consequence you
204 | may not distribute the Program at all. For example, if a patent
205 | license would not permit royalty-free redistribution of the Program by
206 | all those who receive copies directly or indirectly through you, then
207 | the only way you could satisfy both it and this License would be to
208 | refrain entirely from distribution of the Program.
209 |
210 | If any portion of this section is held invalid or unenforceable under
211 | any particular circumstance, the balance of the section is intended to
212 | apply and the section as a whole is intended to apply in other
213 | circumstances.
214 |
215 | It is not the purpose of this section to induce you to infringe any
216 | patents or other property right claims or to contest validity of any
217 | such claims; this section has the sole purpose of protecting the
218 | integrity of the free software distribution system, which is
219 | implemented by public license practices. Many people have made
220 | generous contributions to the wide range of software distributed
221 | through that system in reliance on consistent application of that
222 | system; it is up to the author/donor to decide if he or she is willing
223 | to distribute software through any other system and a licensee cannot
224 | impose that choice.
225 |
226 | This section is intended to make thoroughly clear what is believed to
227 | be a consequence of the rest of this License.
228 |
229 | 8. If the distribution and/or use of the Program is restricted in
230 | certain countries either by patents or by copyrighted interfaces, the
231 | original copyright holder who places the Program under this License
232 | may add an explicit geographical distribution limitation excluding
233 | those countries, so that distribution is permitted only in or among
234 | countries not thus excluded. In such case, this License incorporates
235 | the limitation as if written in the body of this License.
236 |
237 | 9. The Free Software Foundation may publish revised and/or new versions
238 | of the General Public License from time to time. Such new versions will
239 | be similar in spirit to the present version, but may differ in detail to
240 | address new problems or concerns.
241 |
242 | Each version is given a distinguishing version number. If the Program
243 | specifies a version number of this License which applies to it and "any
244 | later version", you have the option of following the terms and conditions
245 | either of that version or of any later version published by the Free
246 | Software Foundation. If the Program does not specify a version number of
247 | this License, you may choose any version ever published by the Free Software
248 | Foundation.
249 |
250 | 10. If you wish to incorporate parts of the Program into other free
251 | programs whose distribution conditions are different, write to the author
252 | to ask for permission. For software which is copyrighted by the Free
253 | Software Foundation, write to the Free Software Foundation; we sometimes
254 | make exceptions for this. Our decision will be guided by the two goals
255 | of preserving the free status of all derivatives of our free software and
256 | of promoting the sharing and reuse of software generally.
257 |
258 | NO WARRANTY
259 |
260 | 11. BECAUSE THE PROGRAM IS LICENSED FREE OF CHARGE, THERE IS NO WARRANTY
261 | FOR THE PROGRAM, TO THE EXTENT PERMITTED BY APPLICABLE LAW. EXCEPT WHEN
262 | OTHERWISE STATED IN WRITING THE COPYRIGHT HOLDERS AND/OR OTHER PARTIES
263 | PROVIDE THE PROGRAM "AS IS" WITHOUT WARRANTY OF ANY KIND, EITHER EXPRESSED
264 | OR IMPLIED, INCLUDING, BUT NOT LIMITED TO, THE IMPLIED WARRANTIES OF
265 | MERCHANTABILITY AND FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. THE ENTIRE RISK AS
266 | TO THE QUALITY AND PERFORMANCE OF THE PROGRAM IS WITH YOU. SHOULD THE
267 | PROGRAM PROVE DEFECTIVE, YOU ASSUME THE COST OF ALL NECESSARY SERVICING,
268 | REPAIR OR CORRECTION.
269 |
270 | 12. IN NO EVENT UNLESS REQUIRED BY APPLICABLE LAW OR AGREED TO IN WRITING
271 | WILL ANY COPYRIGHT HOLDER, OR ANY OTHER PARTY WHO MAY MODIFY AND/OR
272 | REDISTRIBUTE THE PROGRAM AS PERMITTED ABOVE, BE LIABLE TO YOU FOR DAMAGES,
273 | INCLUDING ANY GENERAL, SPECIAL, INCIDENTAL OR CONSEQUENTIAL DAMAGES ARISING
274 | OUT OF THE USE OR INABILITY TO USE THE PROGRAM (INCLUDING BUT NOT LIMITED
275 | TO LOSS OF DATA OR DATA BEING RENDERED INACCURATE OR LOSSES SUSTAINED BY
276 | YOU OR THIRD PARTIES OR A FAILURE OF THE PROGRAM TO OPERATE WITH ANY OTHER
277 | PROGRAMS), EVEN IF SUCH HOLDER OR OTHER PARTY HAS BEEN ADVISED OF THE
278 | POSSIBILITY OF SUCH DAMAGES.
279 |
280 | END OF TERMS AND CONDITIONS
281 |
282 | How to Apply These Terms to Your New Programs
283 |
284 | If you develop a new program, and you want it to be of the greatest
285 | possible use to the public, the best way to achieve this is to make it
286 | free software which everyone can redistribute and change under these terms.
287 |
288 | To do so, attach the following notices to the program. It is safest
289 | to attach them to the start of each source file to most effectively
290 | convey the exclusion of warranty; and each file should have at least
291 | the "copyright" line and a pointer to where the full notice is found.
292 |
293 | {description}
294 | Copyright (C) {year} {fullname}
295 |
296 | This program is free software; you can redistribute it and/or modify
297 | it under the terms of the GNU General Public License as published by
298 | the Free Software Foundation; either version 2 of the License, or
299 | (at your option) any later version.
300 |
301 | This program is distributed in the hope that it will be useful,
302 | but WITHOUT ANY WARRANTY; without even the implied warranty of
303 | MERCHANTABILITY or FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. See the
304 | GNU General Public License for more details.
305 |
306 | You should have received a copy of the GNU General Public License along
307 | with this program; if not, write to the Free Software Foundation, Inc.,
308 | 51 Franklin Street, Fifth Floor, Boston, MA 02110-1301 USA.
309 |
310 | Also add information on how to contact you by electronic and paper mail.
311 |
312 | If the program is interactive, make it output a short notice like this
313 | when it starts in an interactive mode:
314 |
315 | Gnomovision version 69, Copyright (C) year name of author
316 | Gnomovision comes with ABSOLUTELY NO WARRANTY; for details type `show w'.
317 | This is free software, and you are welcome to redistribute it
318 | under certain conditions; type `show c' for details.
319 |
320 | The hypothetical commands `show w' and `show c' should show the appropriate
321 | parts of the General Public License. Of course, the commands you use may
322 | be called something other than `show w' and `show c'; they could even be
323 | mouse-clicks or menu items--whatever suits your program.
324 |
325 | You should also get your employer (if you work as a programmer) or your
326 | school, if any, to sign a "copyright disclaimer" for the program, if
327 | necessary. Here is a sample; alter the names:
328 |
329 | Yoyodyne, Inc., hereby disclaims all copyright interest in the program
330 | `Gnomovision' (which makes passes at compilers) written by James Hacker.
331 |
332 | {signature of Ty Coon}, 1 April 1989
333 | Ty Coon, President of Vice
334 |
335 | This General Public License does not permit incorporating your program into
336 | proprietary programs. If your program is a subroutine library, you may
337 | consider it more useful to permit linking proprietary applications with the
338 | library. If this is what you want to do, use the GNU Lesser General
339 | Public License instead of this License.
340 |
--------------------------------------------------------------------------------
/bootstrap/js/bootstrap.min.js:
--------------------------------------------------------------------------------
1 | /*!
2 | * Bootstrap v3.1.1 (http://getbootstrap.com)
3 | * Copyright 2011-2014 Twitter, Inc.
4 | * Licensed under MIT (https://github.com/twbs/bootstrap/blob/master/LICENSE)
5 | */
6 | if("undefined"==typeof jQuery)throw new Error("Bootstrap's JavaScript requires jQuery");+function(a){"use strict";function b(){var a=document.createElement("bootstrap"),b={WebkitTransition:"webkitTransitionEnd",MozTransition:"transitionend",OTransition:"oTransitionEnd otransitionend",transition:"transitionend"};for(var c in b)if(void 0!==a.style[c])return{end:b[c]};return!1}a.fn.emulateTransitionEnd=function(b){var c=!1,d=this;a(this).one(a.support.transition.end,function(){c=!0});var e=function(){c||a(d).trigger(a.support.transition.end)};return setTimeout(e,b),this},a(function(){a.support.transition=b()})}(jQuery),+function(a){"use strict";var b='[data-dismiss="alert"]',c=function(c){a(c).on("click",b,this.close)};c.prototype.close=function(b){function c(){f.trigger("closed.bs.alert").remove()}var d=a(this),e=d.attr("data-target");e||(e=d.attr("href"),e=e&&e.replace(/.*(?=#[^\s]*$)/,""));var f=a(e);b&&b.preventDefault(),f.length||(f=d.hasClass("alert")?d:d.parent()),f.trigger(b=a.Event("close.bs.alert")),b.isDefaultPrevented()||(f.removeClass("in"),a.support.transition&&f.hasClass("fade")?f.one(a.support.transition.end,c).emulateTransitionEnd(150):c())};var d=a.fn.alert;a.fn.alert=function(b){return this.each(function(){var d=a(this),e=d.data("bs.alert");e||d.data("bs.alert",e=new c(this)),"string"==typeof b&&e[b].call(d)})},a.fn.alert.Constructor=c,a.fn.alert.noConflict=function(){return a.fn.alert=d,this},a(document).on("click.bs.alert.data-api",b,c.prototype.close)}(jQuery),+function(a){"use strict";var b=function(c,d){this.$element=a(c),this.options=a.extend({},b.DEFAULTS,d),this.isLoading=!1};b.DEFAULTS={loadingText:"loading..."},b.prototype.setState=function(b){var c="disabled",d=this.$element,e=d.is("input")?"val":"html",f=d.data();b+="Text",f.resetText||d.data("resetText",d[e]()),d[e](f[b]||this.options[b]),setTimeout(a.proxy(function(){"loadingText"==b?(this.isLoading=!0,d.addClass(c).attr(c,c)):this.isLoading&&(this.isLoading=!1,d.removeClass(c).removeAttr(c))},this),0)},b.prototype.toggle=function(){var a=!0,b=this.$element.closest('[data-toggle="buttons"]');if(b.length){var c=this.$element.find("input");"radio"==c.prop("type")&&(c.prop("checked")&&this.$element.hasClass("active")?a=!1:b.find(".active").removeClass("active")),a&&c.prop("checked",!this.$element.hasClass("active")).trigger("change")}a&&this.$element.toggleClass("active")};var c=a.fn.button;a.fn.button=function(c){return this.each(function(){var d=a(this),e=d.data("bs.button"),f="object"==typeof c&&c;e||d.data("bs.button",e=new b(this,f)),"toggle"==c?e.toggle():c&&e.setState(c)})},a.fn.button.Constructor=b,a.fn.button.noConflict=function(){return a.fn.button=c,this},a(document).on("click.bs.button.data-api","[data-toggle^=button]",function(b){var c=a(b.target);c.hasClass("btn")||(c=c.closest(".btn")),c.button("toggle"),b.preventDefault()})}(jQuery),+function(a){"use strict";var b=function(b,c){this.$element=a(b),this.$indicators=this.$element.find(".carousel-indicators"),this.options=c,this.paused=this.sliding=this.interval=this.$active=this.$items=null,"hover"==this.options.pause&&this.$element.on("mouseenter",a.proxy(this.pause,this)).on("mouseleave",a.proxy(this.cycle,this))};b.DEFAULTS={interval:5e3,pause:"hover",wrap:!0},b.prototype.cycle=function(b){return b||(this.paused=!1),this.interval&&clearInterval(this.interval),this.options.interval&&!this.paused&&(this.interval=setInterval(a.proxy(this.next,this),this.options.interval)),this},b.prototype.getActiveIndex=function(){return this.$active=this.$element.find(".item.active"),this.$items=this.$active.parent().children(),this.$items.index(this.$active)},b.prototype.to=function(b){var c=this,d=this.getActiveIndex();return b>this.$items.length-1||0>b?void 0:this.sliding?this.$element.one("slid.bs.carousel",function(){c.to(b)}):d==b?this.pause().cycle():this.slide(b>d?"next":"prev",a(this.$items[b]))},b.prototype.pause=function(b){return b||(this.paused=!0),this.$element.find(".next, .prev").length&&a.support.transition&&(this.$element.trigger(a.support.transition.end),this.cycle(!0)),this.interval=clearInterval(this.interval),this},b.prototype.next=function(){return this.sliding?void 0:this.slide("next")},b.prototype.prev=function(){return this.sliding?void 0:this.slide("prev")},b.prototype.slide=function(b,c){var d=this.$element.find(".item.active"),e=c||d[b](),f=this.interval,g="next"==b?"left":"right",h="next"==b?"first":"last",i=this;if(!e.length){if(!this.options.wrap)return;e=this.$element.find(".item")[h]()}if(e.hasClass("active"))return this.sliding=!1;var j=a.Event("slide.bs.carousel",{relatedTarget:e[0],direction:g});return this.$element.trigger(j),j.isDefaultPrevented()?void 0:(this.sliding=!0,f&&this.pause(),this.$indicators.length&&(this.$indicators.find(".active").removeClass("active"),this.$element.one("slid.bs.carousel",function(){var b=a(i.$indicators.children()[i.getActiveIndex()]);b&&b.addClass("active")})),a.support.transition&&this.$element.hasClass("slide")?(e.addClass(b),e[0].offsetWidth,d.addClass(g),e.addClass(g),d.one(a.support.transition.end,function(){e.removeClass([b,g].join(" ")).addClass("active"),d.removeClass(["active",g].join(" ")),i.sliding=!1,setTimeout(function(){i.$element.trigger("slid.bs.carousel")},0)}).emulateTransitionEnd(1e3*d.css("transition-duration").slice(0,-1))):(d.removeClass("active"),e.addClass("active"),this.sliding=!1,this.$element.trigger("slid.bs.carousel")),f&&this.cycle(),this)};var c=a.fn.carousel;a.fn.carousel=function(c){return this.each(function(){var d=a(this),e=d.data("bs.carousel"),f=a.extend({},b.DEFAULTS,d.data(),"object"==typeof c&&c),g="string"==typeof c?c:f.slide;e||d.data("bs.carousel",e=new b(this,f)),"number"==typeof c?e.to(c):g?e[g]():f.interval&&e.pause().cycle()})},a.fn.carousel.Constructor=b,a.fn.carousel.noConflict=function(){return a.fn.carousel=c,this},a(document).on("click.bs.carousel.data-api","[data-slide], [data-slide-to]",function(b){var c,d=a(this),e=a(d.attr("data-target")||(c=d.attr("href"))&&c.replace(/.*(?=#[^\s]+$)/,"")),f=a.extend({},e.data(),d.data()),g=d.attr("data-slide-to");g&&(f.interval=!1),e.carousel(f),(g=d.attr("data-slide-to"))&&e.data("bs.carousel").to(g),b.preventDefault()}),a(window).on("load",function(){a('[data-ride="carousel"]').each(function(){var b=a(this);b.carousel(b.data())})})}(jQuery),+function(a){"use strict";var b=function(c,d){this.$element=a(c),this.options=a.extend({},b.DEFAULTS,d),this.transitioning=null,this.options.parent&&(this.$parent=a(this.options.parent)),this.options.toggle&&this.toggle()};b.DEFAULTS={toggle:!0},b.prototype.dimension=function(){var a=this.$element.hasClass("width");return a?"width":"height"},b.prototype.show=function(){if(!this.transitioning&&!this.$element.hasClass("in")){var b=a.Event("show.bs.collapse");if(this.$element.trigger(b),!b.isDefaultPrevented()){var c=this.$parent&&this.$parent.find("> .panel > .in");if(c&&c.length){var d=c.data("bs.collapse");if(d&&d.transitioning)return;c.collapse("hide"),d||c.data("bs.collapse",null)}var e=this.dimension();this.$element.removeClass("collapse").addClass("collapsing")[e](0),this.transitioning=1;var f=function(){this.$element.removeClass("collapsing").addClass("collapse in")[e]("auto"),this.transitioning=0,this.$element.trigger("shown.bs.collapse")};if(!a.support.transition)return f.call(this);var g=a.camelCase(["scroll",e].join("-"));this.$element.one(a.support.transition.end,a.proxy(f,this)).emulateTransitionEnd(350)[e](this.$element[0][g])}}},b.prototype.hide=function(){if(!this.transitioning&&this.$element.hasClass("in")){var b=a.Event("hide.bs.collapse");if(this.$element.trigger(b),!b.isDefaultPrevented()){var c=this.dimension();this.$element[c](this.$element[c]())[0].offsetHeight,this.$element.addClass("collapsing").removeClass("collapse").removeClass("in"),this.transitioning=1;var d=function(){this.transitioning=0,this.$element.trigger("hidden.bs.collapse").removeClass("collapsing").addClass("collapse")};return a.support.transition?void this.$element[c](0).one(a.support.transition.end,a.proxy(d,this)).emulateTransitionEnd(350):d.call(this)}}},b.prototype.toggle=function(){this[this.$element.hasClass("in")?"hide":"show"]()};var c=a.fn.collapse;a.fn.collapse=function(c){return this.each(function(){var d=a(this),e=d.data("bs.collapse"),f=a.extend({},b.DEFAULTS,d.data(),"object"==typeof c&&c);!e&&f.toggle&&"show"==c&&(c=!c),e||d.data("bs.collapse",e=new b(this,f)),"string"==typeof c&&e[c]()})},a.fn.collapse.Constructor=b,a.fn.collapse.noConflict=function(){return a.fn.collapse=c,this},a(document).on("click.bs.collapse.data-api","[data-toggle=collapse]",function(b){var c,d=a(this),e=d.attr("data-target")||b.preventDefault()||(c=d.attr("href"))&&c.replace(/.*(?=#[^\s]+$)/,""),f=a(e),g=f.data("bs.collapse"),h=g?"toggle":d.data(),i=d.attr("data-parent"),j=i&&a(i);g&&g.transitioning||(j&&j.find('[data-toggle=collapse][data-parent="'+i+'"]').not(d).addClass("collapsed"),d[f.hasClass("in")?"addClass":"removeClass"]("collapsed")),f.collapse(h)})}(jQuery),+function(a){"use strict";function b(b){a(d).remove(),a(e).each(function(){var d=c(a(this)),e={relatedTarget:this};d.hasClass("open")&&(d.trigger(b=a.Event("hide.bs.dropdown",e)),b.isDefaultPrevented()||d.removeClass("open").trigger("hidden.bs.dropdown",e))})}function c(b){var c=b.attr("data-target");c||(c=b.attr("href"),c=c&&/#[A-Za-z]/.test(c)&&c.replace(/.*(?=#[^\s]*$)/,""));var d=c&&a(c);return d&&d.length?d:b.parent()}var d=".dropdown-backdrop",e="[data-toggle=dropdown]",f=function(b){a(b).on("click.bs.dropdown",this.toggle)};f.prototype.toggle=function(d){var e=a(this);if(!e.is(".disabled, :disabled")){var f=c(e),g=f.hasClass("open");if(b(),!g){"ontouchstart"in document.documentElement&&!f.closest(".navbar-nav").length&&a('').insertAfter(a(this)).on("click",b);var h={relatedTarget:this};if(f.trigger(d=a.Event("show.bs.dropdown",h)),d.isDefaultPrevented())return;f.toggleClass("open").trigger("shown.bs.dropdown",h),e.focus()}return!1}},f.prototype.keydown=function(b){if(/(38|40|27)/.test(b.keyCode)){var d=a(this);if(b.preventDefault(),b.stopPropagation(),!d.is(".disabled, :disabled")){var f=c(d),g=f.hasClass("open");if(!g||g&&27==b.keyCode)return 27==b.which&&f.find(e).focus(),d.click();var h=" li:not(.divider):visible a",i=f.find("[role=menu]"+h+", [role=listbox]"+h);if(i.length){var j=i.index(i.filter(":focus"));38==b.keyCode&&j>0&&j--,40==b.keyCode&&j').appendTo(document.body),this.$element.on("click.dismiss.bs.modal",a.proxy(function(a){a.target===a.currentTarget&&("static"==this.options.backdrop?this.$element[0].focus.call(this.$element[0]):this.hide.call(this))},this)),d&&this.$backdrop[0].offsetWidth,this.$backdrop.addClass("in"),!b)return;d?this.$backdrop.one(a.support.transition.end,b).emulateTransitionEnd(150):b()}else!this.isShown&&this.$backdrop?(this.$backdrop.removeClass("in"),a.support.transition&&this.$element.hasClass("fade")?this.$backdrop.one(a.support.transition.end,b).emulateTransitionEnd(150):b()):b&&b()};var c=a.fn.modal;a.fn.modal=function(c,d){return this.each(function(){var e=a(this),f=e.data("bs.modal"),g=a.extend({},b.DEFAULTS,e.data(),"object"==typeof c&&c);f||e.data("bs.modal",f=new b(this,g)),"string"==typeof c?f[c](d):g.show&&f.show(d)})},a.fn.modal.Constructor=b,a.fn.modal.noConflict=function(){return a.fn.modal=c,this},a(document).on("click.bs.modal.data-api",'[data-toggle="modal"]',function(b){var c=a(this),d=c.attr("href"),e=a(c.attr("data-target")||d&&d.replace(/.*(?=#[^\s]+$)/,"")),f=e.data("bs.modal")?"toggle":a.extend({remote:!/#/.test(d)&&d},e.data(),c.data());c.is("a")&&b.preventDefault(),e.modal(f,this).one("hide",function(){c.is(":visible")&&c.focus()})}),a(document).on("show.bs.modal",".modal",function(){a(document.body).addClass("modal-open")}).on("hidden.bs.modal",".modal",function(){a(document.body).removeClass("modal-open")})}(jQuery),+function(a){"use strict";var b=function(a,b){this.type=this.options=this.enabled=this.timeout=this.hoverState=this.$element=null,this.init("tooltip",a,b)};b.DEFAULTS={animation:!0,placement:"top",selector:!1,template:'
',trigger:"hover focus",title:"",delay:0,html:!1,container:!1},b.prototype.init=function(b,c,d){this.enabled=!0,this.type=b,this.$element=a(c),this.options=this.getOptions(d);for(var e=this.options.trigger.split(" "),f=e.length;f--;){var g=e[f];if("click"==g)this.$element.on("click."+this.type,this.options.selector,a.proxy(this.toggle,this));else if("manual"!=g){var h="hover"==g?"mouseenter":"focusin",i="hover"==g?"mouseleave":"focusout";this.$element.on(h+"."+this.type,this.options.selector,a.proxy(this.enter,this)),this.$element.on(i+"."+this.type,this.options.selector,a.proxy(this.leave,this))}}this.options.selector?this._options=a.extend({},this.options,{trigger:"manual",selector:""}):this.fixTitle()},b.prototype.getDefaults=function(){return b.DEFAULTS},b.prototype.getOptions=function(b){return b=a.extend({},this.getDefaults(),this.$element.data(),b),b.delay&&"number"==typeof b.delay&&(b.delay={show:b.delay,hide:b.delay}),b},b.prototype.getDelegateOptions=function(){var b={},c=this.getDefaults();return this._options&&a.each(this._options,function(a,d){c[a]!=d&&(b[a]=d)}),b},b.prototype.enter=function(b){var c=b instanceof this.constructor?b:a(b.currentTarget)[this.type](this.getDelegateOptions()).data("bs."+this.type);return clearTimeout(c.timeout),c.hoverState="in",c.options.delay&&c.options.delay.show?void(c.timeout=setTimeout(function(){"in"==c.hoverState&&c.show()},c.options.delay.show)):c.show()},b.prototype.leave=function(b){var c=b instanceof this.constructor?b:a(b.currentTarget)[this.type](this.getDelegateOptions()).data("bs."+this.type);return clearTimeout(c.timeout),c.hoverState="out",c.options.delay&&c.options.delay.hide?void(c.timeout=setTimeout(function(){"out"==c.hoverState&&c.hide()},c.options.delay.hide)):c.hide()},b.prototype.show=function(){var b=a.Event("show.bs."+this.type);if(this.hasContent()&&this.enabled){if(this.$element.trigger(b),b.isDefaultPrevented())return;var c=this,d=this.tip();this.setContent(),this.options.animation&&d.addClass("fade");var e="function"==typeof this.options.placement?this.options.placement.call(this,d[0],this.$element[0]):this.options.placement,f=/\s?auto?\s?/i,g=f.test(e);g&&(e=e.replace(f,"")||"top"),d.detach().css({top:0,left:0,display:"block"}).addClass(e),this.options.container?d.appendTo(this.options.container):d.insertAfter(this.$element);var h=this.getPosition(),i=d[0].offsetWidth,j=d[0].offsetHeight;if(g){var k=this.$element.parent(),l=e,m=document.documentElement.scrollTop||document.body.scrollTop,n="body"==this.options.container?window.innerWidth:k.outerWidth(),o="body"==this.options.container?window.innerHeight:k.outerHeight(),p="body"==this.options.container?0:k.offset().left;e="bottom"==e&&h.top+h.height+j-m>o?"top":"top"==e&&h.top-m-j<0?"bottom":"right"==e&&h.right+i>n?"left":"left"==e&&h.left-i'}),b.prototype=a.extend({},a.fn.tooltip.Constructor.prototype),b.prototype.constructor=b,b.prototype.getDefaults=function(){return b.DEFAULTS},b.prototype.setContent=function(){var a=this.tip(),b=this.getTitle(),c=this.getContent();a.find(".popover-title")[this.options.html?"html":"text"](b),a.find(".popover-content")[this.options.html?"string"==typeof c?"html":"append":"text"](c),a.removeClass("fade top bottom left right in"),a.find(".popover-title").html()||a.find(".popover-title").hide()},b.prototype.hasContent=function(){return this.getTitle()||this.getContent()},b.prototype.getContent=function(){var a=this.$element,b=this.options;return a.attr("data-content")||("function"==typeof b.content?b.content.call(a[0]):b.content)},b.prototype.arrow=function(){return this.$arrow=this.$arrow||this.tip().find(".arrow")},b.prototype.tip=function(){return this.$tip||(this.$tip=a(this.options.template)),this.$tip};var c=a.fn.popover;a.fn.popover=function(c){return this.each(function(){var d=a(this),e=d.data("bs.popover"),f="object"==typeof c&&c;(e||"destroy"!=c)&&(e||d.data("bs.popover",e=new b(this,f)),"string"==typeof c&&e[c]())})},a.fn.popover.Constructor=b,a.fn.popover.noConflict=function(){return a.fn.popover=c,this}}(jQuery),+function(a){"use strict";function b(c,d){var e,f=a.proxy(this.process,this);this.$element=a(a(c).is("body")?window:c),this.$body=a("body"),this.$scrollElement=this.$element.on("scroll.bs.scroll-spy.data-api",f),this.options=a.extend({},b.DEFAULTS,d),this.selector=(this.options.target||(e=a(c).attr("href"))&&e.replace(/.*(?=#[^\s]+$)/,"")||"")+" .nav li > a",this.offsets=a([]),this.targets=a([]),this.activeTarget=null,this.refresh(),this.process()}b.DEFAULTS={offset:10},b.prototype.refresh=function(){var b=this.$element[0]==window?"offset":"position";this.offsets=a([]),this.targets=a([]);{var c=this;this.$body.find(this.selector).map(function(){var d=a(this),e=d.data("target")||d.attr("href"),f=/^#./.test(e)&&a(e);return f&&f.length&&f.is(":visible")&&[[f[b]().top+(!a.isWindow(c.$scrollElement.get(0))&&c.$scrollElement.scrollTop()),e]]||null}).sort(function(a,b){return a[0]-b[0]}).each(function(){c.offsets.push(this[0]),c.targets.push(this[1])})}},b.prototype.process=function(){var a,b=this.$scrollElement.scrollTop()+this.options.offset,c=this.$scrollElement[0].scrollHeight||this.$body[0].scrollHeight,d=c-this.$scrollElement.height(),e=this.offsets,f=this.targets,g=this.activeTarget;if(b>=d)return g!=(a=f.last()[0])&&this.activate(a);if(g&&b<=e[0])return g!=(a=f[0])&&this.activate(a);for(a=e.length;a--;)g!=f[a]&&b>=e[a]&&(!e[a+1]||b<=e[a+1])&&this.activate(f[a])},b.prototype.activate=function(b){this.activeTarget=b,a(this.selector).parentsUntil(this.options.target,".active").removeClass("active");var c=this.selector+'[data-target="'+b+'"],'+this.selector+'[href="'+b+'"]',d=a(c).parents("li").addClass("active");d.parent(".dropdown-menu").length&&(d=d.closest("li.dropdown").addClass("active")),d.trigger("activate.bs.scrollspy")};var c=a.fn.scrollspy;a.fn.scrollspy=function(c){return this.each(function(){var d=a(this),e=d.data("bs.scrollspy"),f="object"==typeof c&&c;e||d.data("bs.scrollspy",e=new b(this,f)),"string"==typeof c&&e[c]()})},a.fn.scrollspy.Constructor=b,a.fn.scrollspy.noConflict=function(){return a.fn.scrollspy=c,this},a(window).on("load",function(){a('[data-spy="scroll"]').each(function(){var b=a(this);b.scrollspy(b.data())})})}(jQuery),+function(a){"use strict";var b=function(b){this.element=a(b)};b.prototype.show=function(){var b=this.element,c=b.closest("ul:not(.dropdown-menu)"),d=b.data("target");if(d||(d=b.attr("href"),d=d&&d.replace(/.*(?=#[^\s]*$)/,"")),!b.parent("li").hasClass("active")){var e=c.find(".active:last a")[0],f=a.Event("show.bs.tab",{relatedTarget:e});if(b.trigger(f),!f.isDefaultPrevented()){var g=a(d);this.activate(b.parent("li"),c),this.activate(g,g.parent(),function(){b.trigger({type:"shown.bs.tab",relatedTarget:e})})}}},b.prototype.activate=function(b,c,d){function e(){f.removeClass("active").find("> .dropdown-menu > .active").removeClass("active"),b.addClass("active"),g?(b[0].offsetWidth,b.addClass("in")):b.removeClass("fade"),b.parent(".dropdown-menu")&&b.closest("li.dropdown").addClass("active"),d&&d()}var f=c.find("> .active"),g=d&&a.support.transition&&f.hasClass("fade");g?f.one(a.support.transition.end,e).emulateTransitionEnd(150):e(),f.removeClass("in")};var c=a.fn.tab;a.fn.tab=function(c){return this.each(function(){var d=a(this),e=d.data("bs.tab");e||d.data("bs.tab",e=new b(this)),"string"==typeof c&&e[c]()})},a.fn.tab.Constructor=b,a.fn.tab.noConflict=function(){return a.fn.tab=c,this},a(document).on("click.bs.tab.data-api",'[data-toggle="tab"], [data-toggle="pill"]',function(b){b.preventDefault(),a(this).tab("show")})}(jQuery),+function(a){"use strict";var b=function(c,d){this.options=a.extend({},b.DEFAULTS,d),this.$window=a(window).on("scroll.bs.affix.data-api",a.proxy(this.checkPosition,this)).on("click.bs.affix.data-api",a.proxy(this.checkPositionWithEventLoop,this)),this.$element=a(c),this.affixed=this.unpin=this.pinnedOffset=null,this.checkPosition()};b.RESET="affix affix-top affix-bottom",b.DEFAULTS={offset:0},b.prototype.getPinnedOffset=function(){if(this.pinnedOffset)return this.pinnedOffset;this.$element.removeClass(b.RESET).addClass("affix");var a=this.$window.scrollTop(),c=this.$element.offset();return this.pinnedOffset=c.top-a},b.prototype.checkPositionWithEventLoop=function(){setTimeout(a.proxy(this.checkPosition,this),1)},b.prototype.checkPosition=function(){if(this.$element.is(":visible")){var c=a(document).height(),d=this.$window.scrollTop(),e=this.$element.offset(),f=this.options.offset,g=f.top,h=f.bottom;"top"==this.affixed&&(e.top+=d),"object"!=typeof f&&(h=g=f),"function"==typeof g&&(g=f.top(this.$element)),"function"==typeof h&&(h=f.bottom(this.$element));var i=null!=this.unpin&&d+this.unpin<=e.top?!1:null!=h&&e.top+this.$element.height()>=c-h?"bottom":null!=g&&g>=d?"top":!1;if(this.affixed!==i){this.unpin&&this.$element.css("top","");var j="affix"+(i?"-"+i:""),k=a.Event(j+".bs.affix");this.$element.trigger(k),k.isDefaultPrevented()||(this.affixed=i,this.unpin="bottom"==i?this.getPinnedOffset():null,this.$element.removeClass(b.RESET).addClass(j).trigger(a.Event(j.replace("affix","affixed"))),"bottom"==i&&this.$element.offset({top:c-h-this.$element.height()}))}}};var c=a.fn.affix;a.fn.affix=function(c){return this.each(function(){var d=a(this),e=d.data("bs.affix"),f="object"==typeof c&&c;e||d.data("bs.affix",e=new b(this,f)),"string"==typeof c&&e[c]()})},a.fn.affix.Constructor=b,a.fn.affix.noConflict=function(){return a.fn.affix=c,this},a(window).on("load",function(){a('[data-spy="affix"]').each(function(){var b=a(this),c=b.data();c.offset=c.offset||{},c.offsetBottom&&(c.offset.bottom=c.offsetBottom),c.offsetTop&&(c.offset.top=c.offsetTop),b.affix(c)})})}(jQuery);
--------------------------------------------------------------------------------
/_issues/haziran_medyasi/otekilerin_postasi_ornegi.markdown:
--------------------------------------------------------------------------------
1 | ---
2 | layout: article
3 | nav_active: issues
4 | title: Oya Acet - Haziran Medyası
5 | article_title: "Türkiye'de Yeni Toplumsal Hareketler ve Siyasal Mücadele Aracı Olarak Sosyal Medya: Ötekilerin Postası Örneği"
6 | author: Oya Acet
7 | date: Haziran 2014
8 | abstract:
9 |
10 | breadcrumbs:
11 | - title: Anasayfa
12 | url: /
13 | active: false
14 | - title: Dosyalar
15 | url: /issues
16 | active: false
17 | - title: Haziran Medyası
18 | url: /issues/haziran_medyasi
19 | active: false
20 | - title: "Türkiye'de Yeni Toplumsal Hareketler ve Siyasal Mücadele Aracı Olarak Sosyal Medya: Ötekilerin Postası Örneği"
21 | url:
22 | active: true
23 | ---
24 | Batılı demokratik ulus-devletlerde refah toplumu krizinin yaşandığı, sosyalizm idealinin sarsıldığı, liberalizm ve sosyal demokrasinin önemli derecede sorgulanır hale geldiği, bilgi ve iletişim teknolojilerinin toplumun yapısında köklü değişimlere yol açtığı geç-modern dönemde, vatandaşlık, demokrasi ve kamusal alan kavramlarının yapısında, siyasi katılım ve ifade biçimlerinde hissedilir biçimde bir dönüşüm yaşanmıştır. Heterojen, çok sesli, katılıma açık ve fikir birliğinden çok anlaşmazlığa yer veren bir mecra olarak sosyal medya, özellikle yeni toplumsal hareketler olarak tanımlanan, daha çok sonradan kazanılan kimlikler ve kurulan aidiyetler ekseninde temellenen yeni toplumsal muhalefet, örgütlenme, katılım ve iletişimsel pratiklere dayanan hareketlerin adeta taşıyıcı görevi görmektedir. Buradan yola çıkarak, katılımcı demokrasi geleneğinin yerleşmediği, Osmanlı-Türk siyasal yapısındaki güçlü devlet prensibini altında rasyonel modern vatandaş idealinin gerçekleştirilmediği ülkeler arasında yer alan Türkiye’de sosyal medya, yeni toplumsal hareketlerin çevrimiçi uzamdaki taşıyıcısı konumundadır. Bu makale kapsamında, sosyal medya ve bir sosyal paylaşım sitesi olan Facebook bir sanal kamusal alan, Facebook içinde ana akım medyanın bilgi üretimi ve temsil etme biçimine karşı ortaya çıkan bir grup olan Ötekilerin Postası ise yeni toplumsal hareketler başlığı altında sınıflandırılabilecek çeşitli hareketlerin için siyasal mücadele aracı işlevi gören bir alternatif medya örneği olarak analiz edilecektir. Bu bağlamda, ilk olarak “yeni” olarak tanımlanan bu toplumsal hareketlerin ortaya çıkmasına neden olan paradigma değişime değinmek yerinde olacaktır.
25 |
26 |
27 | Geç Modern Dönemin Anatomisi
28 | ---
29 | Günümüz toplumsal yapısının analizi için çeşitli kuramlar ortaya koymuş ve bu tartışmalar daha çok iki ana akım ekseninde şekillenmiştir. Bir taraftan, günümüz toplumunun yaşam pratikleri, toplumsal algılar vb. alanlarda dramatik ve niteliksel değişimlere maruz kaldığı ve modern toplum yapısı ve mantığından tamamen uzak bir toplumsal örüntü içinde yaşadığımızı savunan Jean Baudrillard, Fredric Jameson, ve modern sosyal teorinin önemli eski anlatılarının ve felsefelerinin güvenilirliklerini kaybettiklerini ve hükümsüz sayıldıklarını savunan Jean François Lyotard gibi postmodern düşünürler yer alırken, öbür yandan Jürgen Habermas ve Anthony Giddens gibi kuramcılar postmodern zamanlarda yaşamaktan ziyade modernitenin farklı bir evresinde olduğumuzu savunmaktadırlar. Özellikle Anthony Giddens’a göre, günümüz toplumu bölünmüş, herhangi bir merkez üzerine temellendirilemeyen, çeşitli kimlik kavramları ve pratiklerinin birer “performans” ve “oyun” olarak algılandığı ve moderniteyle bağlarını tamamen koparan bir postmodern dönemin yansıması olarak analiz edilemez. Giddens (1990,1991) günümüz toplumsal yapısını tanımlamak için, “radikal”, “üst” ya da “geç” modernite kavramlarını kullanır ve üst moderniteyi “bilim ve teknolojinin yeni risk ve tehlike parametreleri yaratmasının yanında, insanlık için iyi olanaklar sunan iki uçlu bir yapı olduğunun farkındalığıyla birlikte ilahi akla duyulan yaygın kuşku” olarak tanımlar (Giddens 1991: 27). Geç-modern dönem erken dönemden benimsediği modernleşme türü olan dönüşümsel modernleşme bakımından farklılık gösterir. Giddens’a (1994) göre geç-modern dönem, yoğunlaşan küreselleşme, gelenek-ötesi toplumsal düzen ve sosyal düşünümselliğin yayılması olarak belirlenen üç temel gelişme üzerine kurulmuştur. Bu düzen geleneği reddetmekten ziyade, küreselleşen, çoğulcu ve heterojen bir dünyada sürekli sorgulamaya ve akıl yürütmeye tabi tutmak yoluyla, geleneğin farklı tanımlanmasının yolunu açmıştır. “Gelenekselleşmeden sıyrılan bir toplumda, bireyler yaşam koşullarına ilişkin farklı türlerdeki bilgileri filtrelemeye alışmak ve bu süreç doğrultusunda hareket etmek zorundadır.[…] Bu süreç ile birlikte insanlar hayatlarında hiç olmadığı kadar özerklik talep etmektedir” (Giddens 1994:6). Bu dönemde, sosyal düşünümselliğin artması kültürel, sosyal ve siyasal alanlarda çok önemli değişimlere yol açmaktadır. Siyasal alanda bugün ulus-devletlerin vatandaşlarını “tebaa” olarak nitelendirmesinin imkansızlaşmasının nedeni, vatandaşların siyasal tutum, ifade ve katılımlarının sosyal düşünümsellik, küreselleşme, ve yeni iletişim ve bilgi teknolojileri katkılarıyla farklı yollar, araçlar ve ifade biçimleri ile ortaya koyma olanağına sahip olmalarıdır.
30 |
31 |
32 | Giddens’ın geç-modern toplum kuramına ve onun temel özelliklerine katılan Manuel Castells, Ağ Toplumun Yükselişi (1996) kitabında, 20. yüzyılın sonundan itibaren, daha çok bilgi teknolojileri devriminin “dijital bilgi ve iletişim teknolojileri etrafında oluşturulan teknolojik paradigma, sosyal değişme ve sosyal örgütlenme arasındaki etkileşimden ortaya çıkan sosyal yapı” (2004:xvii) olarak nitelendirdiği “ağ toplumunun” oluşumuna yol açan radikal ve dönüştürücü etkilerini analiz etmiştir. Toplum yapısının temelini oluşturan ağ mantığının, iş ve siyaset örgütlenmesinden bireyler arası iletişime kadar hemen her alanda egemen olması ve bilgi ve iletişim teknolojilerinin zaman ve uzam algılarımızı “akışların uzamı” ve “zamansız zaman” (Castells, 1996) olarak yeniden yapılandırması, Castells’in önemle üzerinde durduğu noktalar olmuştur. Böylelikle, çoğunlukla uzam, zaman ve bire-bir iletişim ekseninde tanımlanan “ilgi topluluğu” Lewis (1993), “pratik topluluğu” Wenger et al. (2002) gibi kavramlar, bu koşulların zorunlu olmadığı sanal topluluklar gibi oluşumlarla tartışmaya açık hale gelmiştir (Dijk,1999).
33 |
34 |
35 | Yeni Medya
36 | ---
37 | Günümüzde giderek gündelik yaşamın her alanında yaygın şeklide kullandığımız yeni medya kısaca, bedenin bir uzantısı/parçası haline gelen bilgisayar, İnternet ortamı, cep telefonları, oyun konsolları, İpod veya avuçiçi veri bankası kayıtlayıcıları ve iletişimcileri, diğer bir değişle tüm bu dijital teknolojiler yeni medya başlığı altında toplanabilir (Binark, 2009:21). Başka bir deyişle yeni medya, kullanıcıların zamandan/mekandan bağımsız olarak etkileşimde bulunabilecekleri, multimedya biçemine sahip sanal medya ortamına karşılık gelir. Yöndeşme prensibi üzerine kurulan, merkezi olmayan yatay iletişim sürecine olanak sağlayan yeni medya, gündelik hayatta kabaca mobil iletişim, internet tabanlı medya ve sosyal medya üzerinden karşımıza çıkar.
38 | Günümüzde yeni medya ve onun toplumsal yaşamı dönüştürme potansiyeli iki bağlam üzerinden inceleme konusu edilmektedir. İlk yaklaşım yeni medyayı ve onun çeşitli formlardaki yansımalarını özgürleşme, yatay ve merkezi olmayan örgütlenme, demokrasi, ifade özgürlüğü, kimlik politikası, çoğulculuk, çok seslilik gibi yeni toplumsal hareketlere yön veren noktalar açısından iletişim alanında olumlu ve ilerici bir adım olarak nitelendirirken; ikinci yaklaşım yeni medyayı denetim, gözetim, kontrol ve pasifleştirme aracı, iktidarın ve sermayenin kendini yeniden ürettiği bir mecra olarak tanımlamaktadır. Bu makale kapsamında yeni medyanın ülkemizde en yaygın kullanılan kollarından biri olan sosyal medya, yeni toplumsal hareketler yoluyla gün yüzüne çıkan muhalif sesleri duyurma, farkındalık yaratma ve katılım sağlama işlevleri bakımında incelenecektir.
39 |
40 |
41 | Geç Modern Dönemde Siyaset Anlayışı ve Yeni Toplumsal Hareketler
42 | ---
43 | İçinde yaşadığımız ve geç-modern zamanlar olarak tanımlanan dönemin siyasal yapısı, 20.yüzyılda tanıklık edilen sosyalizmin, onun değer ve ideallerinin çöküşü, sınıf yapısındaki değişiklikler, kimlik siyasetinin ivme kazanması, küreselleşme, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, ve bunun sosyal ve kültürel hayata yansımaları, yeni sosyal hareketler gibi gelişmeler bu döneme uygun yeni bir siyasi programın gerekliliğini artırmıştır. Bahsedilen unsurları göz önünde bulundurarak, geç-modern dönemin sağ ve sol siyasetin ötesinde Giddens’ın “üçüncü yol siyaseti” olarak adlandırdığı siyaset yapma biçimine evrildiğini iddaa etmek yanlış olmaz. Bu bağlamda, Giddens’a göre (1999: 26) “üçüncü yol”, “son iki ya da üç on yılda temelinden değişen dünyaya, sosyal demokrasiyi adapte etmeyi amaçlayan siyasa yapma ve düşünme çerçevesidir. O hem eski-usul sosyal demokrasiyi hem de neoliberalizmi aşma girişimi olması yönünden üçüncü yoldur”. Sınıf yapısının karmaşıklaştığı, sınıf kavramının ve onunla ilişkilendirilen değerlerin siyasetin merkezinde olamadığı bu dönemde, sosyal demokratik programın yenilenmesi amacını güden üçüncü yol siyaseti bu dönemde egemen siyasi yaklaşım olma yolundadır. Giddens (1999: 21), Inglehart’ın “yokluk değerlerinden” “materyalist ötesi değerlere” geçiş üzerinden analiz ettiği geç modern dönemin, demokrasinin demokratikleşmesi hedefi doğrultusunda şekillendiğini belirtir. Bu dönemde, klasik solun kolektivizmiyle, dayanışma ve bireyselliği uzlaştırmaya yönelik bir politika izlenmektedir.
44 |
45 |
46 | Giddens (1999: 44), geç-dönem dönemdeki siyasetin hem hala klasik sol düşüncenin benimsediği, yaşam olanakları bağlamında tanımladığı özgürleştirici siyaset, hem de yaşam ile ilgili seçimler, kararlar ve kimlik temelinde şekillenen yaşam siyasetini içerdiğini belirtir. Bunun yanı sıra, iktidarların farklı çıkarlara sahip toplumsal gruplar arasındaki anlaşmazlıkta ara bulucu işlevi görmek, demokrasinin ve sivil katılımın derinleşmesini ve yaygınlaşmasını hedefleyen bir kamusal alana olanak sağlamak görevlerini üstlenmesi gerektiğini vurgular.
47 |
48 |
49 | En genel tanımıyla toplumsal hareketler, “yerleşik alanın dışındaki toplu eylemler yoluyla, ortak bir çıkarı korumak ya da ortak bir hedefe erişmeyi sağlayabilmek için girişilen toplu çaba” (Giddens, 2000: 540-541) olarak tanımlanırken, günümüzde tanık olunan yeni toplumsal hareketler, siyasal bir tabana bağlı olmamaları, sınıfsal ve ekonomik bir geri planının olmaması, üyelerinin heterojen yapılanmaları ve eğitimli olmaları ile odak olarak kültürel alana yönelmeleri açısından klasik sosyal hareketlerden farklılaşmaktadır (Şentürk, 2006: 41). Başka bir deyişle, yeni toplumsal hareketler, 1970’lerden itibaren büyük ölçüde sonradan kazanılan, sınıf temelli olmayan esnek kimliklerin çıkarları ve istekleri doğrultusunda ortaya çıkan ekoloji hareketi, barış hareketi, azınlık hareketleri gibi hareketleri tanımlamak için kullanılmaktadır. Yenilenen toplumsal hareketler ‘iktisadi ve sosyal, iç işlere ve askeri güvenlik’ sorunlarından farklı olarak, ‘yaşam kalitesi, eşit hak¬lar, bireysel kendini gerçekleştirme, katılım ve insan hakları’ konularına odak¬lanmaktadırlar (Habermas, 2001: 849). Siyaset alanında görülen bu değişim, yeni bireyselciliği teşvik etmeyi ve hasar görmüş olan birliktelikleri onarmayı, bireysel özerklik, karşılıklılık ve birbirine bağımlılık ilkeleri üzerine kurulan yeni birliktelik formları oluşturmayı hedefleyen radikal siyaset (Giddens, 1994:13) ile eş zamanlı olarak yürümektedir.
50 |
51 |
52 | Geç modern dönemde deneyimlenen yeni sosyal hareketler ve birliktelik formları değişen vatandaşlık pratiklerinden ve tanımların ayrı düşünülemez. Vatandaşlık üzerine var olan literatür genel anlamda üç nokta üzerinde birleşir. İlk olarak, modern vatandaşlık bir ulus devletin tüm yasal üyelerinin eşit olarak sorumlu tutulduğu bir evrensel haklar ve görevler bütünü olarak tanımlanır. (Marshall 1964; Brubaker 1992). Bir diğer nokta, yeni oluşan kapitalist toplumun yasal gereklilikleri, modern vatandaşlık haklarının doğuşunun başlıca sorumlusudur (Bendix 1977; Barbalet 1989). Son olarak, birçok kuramcı vatandaşlık kuramlarının devlet ve kapitalist ekonomi arasındaki karmaşık ilişkiden kaynaklandığını savunmaktadır (Offe 1984; Lindlom 1977). Vatandaşlık çalışmalarında en çok atıfta bulunulan kuramcı olan T.H. Marshall ‘a göre (1964) modern vatandaşlık, tarihte farklı zamanlarda ortaya çıkan yasal hakları, siyasal hakları ve sosyal hakları kapsar. Bu model, kültürel hakların, dilsel, dinsel ve kültürel farklılıkların göz ardı etmesi nedeniyle eleştirilir (Turner 1997). Bu eleştiriye paralel olarak, ana akım siyasal partilerin gündeme taşımadığı konular ve sosyal gruplar, çokkültürlülük ve kimlik politikaları özelinde tanımlanan ve günlük yaşamın siyasallaşmasına yol açan ‘kültürel vatandaşlık’ (Stevenson 1997; Rosaldo 1994), neoliberalizmin koparma girişiminde bulunduğu sosyal ve siyasal vatandaşlık arasındaki bağı yeniden kurmaya ve özcü olmayan bir bakış açısıyla çeşitli demokratik mücadelelere açık olması açısından ‘radikal vatandaşlık’ (Mouffe,1992) ve siyasal partiler yoluyla ve görev duygusuyla kamusal hayatta boy gösteren vatandaşlık algısından çok kişisel, ifadesel ve neden-odaklı ‘edimsel vatandaşlık’ (Bennett vd.,2011) geç-modern dönemlerde karşımıza çıkan vatandaşlık formları ve anlayışlarından birkaçını yansıtmaktadır.
53 |
54 |
55 | Bu yeni vatandaşlık anlayışları ışığında, söz konusu toplumsal hareketlerin başlıca aktörleri olan, yüksek eği¬timli ve ekonomik güvene sahip kişiler ve orta sınıf üniversite öğrenciler (Offe, 1999: 60) yeni medyayı en etkin kullanan kesim olarak, sosyal medyayı, yeni toplumsal hareketler bağlamında bir siyasal mücadele aracı olarak kullanmaktadırlar. Yeni bilgi ve iletişim teknolojilerinin bu denli etkin kullanımı ve geç modern dönemin bireyi ve toplumsal yapıyı geri dönülemez şekilde dönüştüren yapısı, yeni siyaset yapma biçimlerinin ve vatandaşlık anlayışlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Özellikle sosyal medyanın olanak sağladığı etkileşimli iletişim yoluyla, parlamenter demokrasinin farklılıkları içine alma iddiası sorgulanmaya başlandığı gözler önüne serilmiştir. Böylelikle merkeziyetçilikten ve hiyerarşiden uzak bir anlayışa sahip yeni toplumsal hareketlerin siyaseti, “sivil toplum kurumları temsili-bürokratik siyasal kurumların izlediği yolun dışında bir şekilde siyasallaştırarak, böylelikle artık düzenlemeye, kontrol ve müdahaleye bağımlı olmayan bir sivil toplumu yeniden kurma” (Offe, 1985:820) hedefini sosyal medya aracılığıyla gerçekleştirebilmektedir.
56 |
57 |
58 | Sosyal Medya ve Yeni Bir Kamusal Alan Tahayyülü
59 | ---
60 | 21.Yüzyılın başından itibaren yeni medya, sanal uzamda daha önce karşılaşmadığımız kadar “sosyal” içeriğe sahip olan bir yeni platformun taşıyıcısı olmuştur. Farklı ilgi alanlar, amaçlar ve yapılar üzerine inşa edilen Myspace, Youtube, LinkedIn, Facebook, Twitter ve Instagram gibi çeşitli sosyal paylaşım siteleri, bugün dolayımlı iletişim repertuarımız içindeki en baskın mecralardır. Tanımındaki çeşitliliğe rağmen sosyal medya genel olarak, içeriğin kullanıcı tarafından üretilmesi ve dağıtılması olanağı açısından ele alınmaktadır (Kaplan and Haenlein 2010: 61). Kısaca tanımlanacak olursa sosyal medya, bireylerin sınırlı bir sistemde dışarı açık ya da yarı açık bir profil oluşturulmasına, aynı sistem içerisinde bağlantıda oldukları diğer kullanıcıların profillerini listelemelerine, kendilerinin ya da sistem içerisindeki diğer kullanıcıların oluşturdukları bağlantı listelerine bakmalarına ve takip etmelerine imkan veren web tabanlı servislerdir (Erkayhan, 2013:17). Sosyal medyanın bu özelliği, geniş bir kitle tarafından kişiselleştirilerek kullanılmaya açık olması ve etkileşim odaklı yatay iletişim ağları üzerinde şekillenmesi, Castells’in ağ toplumunda iletişim repertuarında bulunan ‘kitle öz-iletişimi” (mass self-communication) (Castells 2007: 246) olarak tanımlanan duruma da örnek teşkil etmektedir.
61 |
62 |
63 | Ana akım medyaya alternatif olarak ortaya çıkan yeni iletişim formlarının ve sosyal ağların, kimliğin yeniden üretilmesi, yeni siyasal katılım ve ifade olanakları ve alanları yaratması ve birçok alanda karşımıza çıkan toplumsal hareketliliğe izin vermesi açısından önemli olduğu gözlenmektedir. Bu bağlamda, genel olarak, sosyal medya ve sosyal ağ sitelerinin çevrimiçi hayatla, kullanıcıların sosyal sermayelerini sergilemek ve genişletmek gibi ilişkileri olmasına rağmen, ‘Arap Baharı’, ‘Wall Street’i İşgal Et Hareketi’, ‘Öfkeliler Hareketi’ ve ‘Gezi Parkı Eylemleri’ gibi yeni toplumsal hareket örneklerinde görüldüğü üzere iktidar, egemen söylem ve sistem tarafından marjinalize edilen, ve dışlanan bazı grupların temsiline ve hak arayışı yolunda örgütlülüğüne olanak tanıması açısından sosyal medya son yıllarda giderek önem kazanmaktadır. Bu açıdan bilgisayar aracılı iletişim ve sosyal medya hakkındaki literatür daha çok, yeni kamusal alan, demokratikleşme, ‘cemaat’ kavramı üzerine üretilen yeni kavramsallaştırmalar, yeni siyaset yapma biçimleri ve sosyal hareketlilik gibi konular üzerinde yoğunlaşmaktadır.
64 |
65 |
66 | Sitenin kuruluş amacına ve olanaklarına göre değişkenlik göstermesine rağmen, sosyal paylaşım siteleri genel olarak, kullanıcıların kişisel bilgilerinin, bağlantılarının paylaşıldığı, “paylaşım” ve “ifade etme” ilkelerine dayanan oluşumlardır. Sosyal paylaşım siteleri Boyd ve Ellison (2007:2) tarafından, bireylere “(1) sınırlı bir sistem içerisinde kamusal ya da yarı-kamusal bir profil oluşturmaya, (2) ilişki içinde oldukları diğer kullanıcıların listelerini açıkça ortaya koymaya ve (3) diğerleri tarafından sistem içerisinde kurulan bağlantıların görülmesine ve incelenmesine” izin veren internet tabanlı servisler olarak tanımlanır.
67 |
68 |
69 | Internet’in sunduğu olanaklar ve sosyal medyanın kamuoyunu ve siyaseti belirlemedeki rolü önemli tartışma konusu olmuştur. Internet ve yeni iletişim teknolojilerinin siyasi alandaki yansımaları, vatandaşlık, demokrasi ve yeni kamusal alanın oluşumu noktalarında yaşanan dönüştürücü etkilerden bağımsız olarak tartışılamaz. Buradan yola çıkarak Bentivegna (2002: 52-53), kamusal alanın bu yeni formunu şu şekilde tanımlamaktadır:
70 |
71 |
72 | > Yeni iletişim teknolojileri bir yandan arzın genişlemesine izin veren ilave olanaklar, bir yandan da vatandaşlar arasındaki tartışmayı etkinleştirecek fırsatlar sunar. Arzın ve vatandaşların düşündüklerini açıkça söylemeleri için olanakların artması, Internet ile ortaya çıkan kamusal alanın yeni modern versiyonunun coşku içinde karşılanmasının kilit noktasıdır. […] Dolayısıyla, üyeler arası eşitlik, kişisel deneyime atıfta bulunma ve medya ile olan ilişki Internet’in sunduğu kamusal alanın teknolojik versiyonunun üç ayırt edici özelliğidir.
73 |
74 |
75 | Buna ek olarak Castells (2007:238) “kamusal alanın kurumsal alandan yeni iletişim uzamına” kaydığı bir tarihsel geçişin gözlemlendiğinden bahseder ve farklı siyasi katılım pratiklerin yeni medya uzamında deneyimlenme potansiyelinin arttığının altını çizer.
76 |
77 |
78 | Konu ile ilgili, bir yandan geleneksel medya içinde kendini ifade etme şansı olmayan vatandaşların erişebildiği bilginin inanılmaz derecede artmasının siyasetin o her zaman beklenen yeniden canlanmasını ve farklılık ve çoğulculuk gibi değerleri beraberinde getireceğini belirten görüş (Bentivegna (2002: 51); Kapor (1993: 53) yer alırken, öbür yandan bu gelişmelerin fazla ya da yanlış enformasyon dolayısıyla vatandaşların siyasal katılımlarında pasifliğe ve siyasal görüşlerinde manipülasyona (Dijk, 1999) neden olacağını savunan düşünce ortaya konmaktadır. Internet’in ve sosyal medyanın özgürleştirici gücünden ve demokrasiyi çevrimiçi uzam ve zamana taşıma potansiyeli tartışılırken, aynı zamanda bu mecrada kendini ifade etme, sivil katılım ve sosyal etkileşim açısından sorun teşkil edebilecek erişim ve kullanım yetkinliği gibi konular da gündeme gelmektedir (Rice, 2002). Tüm bu tartışmalar ışığında, Internet’te pratik edilen demokrasinin, bir merkeze dayanmadığı ve bir ulus-devlet ve küresel karar alma formuna tekabül etmediği belirtilmektedir (Bentivegna, 2002).
79 |
80 |
81 | 1990’ların ortasından itibaren yaşanan toplumsal muhalefet alanındaki bu gelişmeler ve katılımcı kültürün ortaya çıkması, merkezi ve hiyerarşik yapılanmaya sahip egemen iletişim kanalı olan ana akım medyayı zorlayan bir alternatif medya kanadının gelişmesine yol açmıştır. Bailey vd.’nin, hem ana akım medyaya alternatif olması hem de zorunlu olarak karşı-hegemonik olmayan fakat farklı topluluklar için yine de önem teşkil eden düşünceleri dile getirmesi açısından iletişimin siyasetini analiz ettiği “Alternatif Medyayı Anlamak” (2007) adlı kitapta alternatif medya, ticari amaçlar yerine kültürel, etnik vb. kimliklerin sorunlarını dile getirmek için dayanışma ve örgülenim amacı güden, iktidar yapısına ve tutumlarına karşı duran, reklam geliri ya da devlet yardımlarını reddeden, bağımsız, özgür, yatay örgütlenmeye sahip, tam katılıma olanak sağlayan ve iletişimin demokratikleşmesini teşvik eden, haber seçimi bakımından farklı kriterler benimsemiş, egemen politikalara ve bakış açılarına karşı alternatif görüş beyan eden, genellikle genç kitleye hitap eden ve çeşitliliği ve çoğulculuğu prensip edinen bir yapı olarak tanımlanmıştır. Bu görüşün devamı olarak, alternatif medyanın farklı işlevleri olabileceği savunularak, bu durum cemaata hizmet eden alternatif medya, ana akım medyaya alternatif olarak alternatif medya, sivil toplumla bağlantısı bakımından alternatif medya ve son olarak rizom olarak alternatif medya olmak üzere dört ana başlık altında incelenmiştir.
82 |
83 |
84 | Çoğulculuğu, farklılığı, direnmeyi, egemen söyleme karşı durmayı, katılımı kendine ilke edinen alternatif medya kavramlaştırması, ancak bu oluşumla örtüşecek demokrasi yaklaşımları üzerinde temellenebilir. Bu yaklaşımlardan en önemlilerinden biri, Mouffe’un “Siyasetin Dönüşü” (2010) kitabında, düşman kavramı yerine muhalifliğin ve eleştirelliğin öne çıkarıldığı, uzlaşmaya dayalı bir çatışma düşüncesi üzerine inşa edilen, özcü her türlü siyasal yaklaşımın ve kimliğin sorgulandığı, siyasi ifadenin, katılımın ve hareketliliğinin radikalleşmesini savunan ‘radikal ve çoğulcu demokrasi’ iken, bir diğeri ise, Giddens’ın “Sağ ve Solun Ötesinde: Radikal Politikaların Geleceği” (1994) kitabında “diyalojik demokrasi” kavramıyla ışık tuttuğu fundamentalizmin tamamen reddedildiği bir kamusal alan içinde, karşılıklı tolerans ve diyalog yoluyla çatışan fikirlerin ve çıkarların ortaya konulmasını savunan yaklaşımdır. Tüm bu kavramlar ışığında, bu çalışmada bir sosyal paylaşım sitesi olarak Facebook, çevrimiçi uzamda varlık gösteren yeni bir kamusal alan formu ve bu kamusal alan içinde faaliyet gösteren bir grup olan Ötekilerin Postası ise bir alternatif medya örneği olarak ele alınacaktır. Çalışma, eleştirel söylem analizi metoduyla analiz edilen, Gezi Parkı eylemleri önceleyen dönem olan Ocak-Mayıs 2013 tarihleri arasında Ötekilerin Postası’nda yer alan çeşitli yeni toplumsal hareketlerle ilgili paylaşımlarla ve yorumlarla desteklenmiştir. Facebook’un analize etki eden, “beğenme” ve “paylaşma” gibi olanakları da analiz boyunca yeni siyaset yapma biçimlerine örnek teşkil etmesi açısından göz önünde bulundurulmuştur. Söylemin niteliğine müdahale olmaması açısından yapılan yorumlardaki yazım yanlışları ve vurgulamalar noktasında herhangi bir düzeltme yapılmamıştır.
85 |
86 |
87 | Tüm bu yaklaşımlar ışığında, bu makalenin amacı bağlamında incelenen Facebook, Habermas’ın bahsettiği rasyonel-eleştirel tartışmalar üzerine bina edilen müzakereci demokrasinin gerçekleştiği bir kamusal alan olmaktan çok, Mouffe’un önerdiği “çekişmeci çoğulculuk” prensibine dayanan radikal ve çoğulcu demokrasi anlayışının şekillendirdiği alternatif bir sanal kamusal alan olarak ele alınmıştır. Bunun yanı sıra, yeni toplumsal hareketlerin siyasal mücadele aracı olarak kullandığı ve Facebook’ta faaliyet gösteren Ötekilerin Postası ise bu hareketlerin savunduğu alternatif demokrasiyle örtüşen bir alternatif medya örneği olarak incelenmiştir.
88 |
89 |
90 | Alternatif Siyaset Çabaları ve Alternatif Medya: “Ötekilerin Postası” Örneği
91 | --
92 | “Yurttaş gazetecilik ve kolektif habercilik ile hızlı ve doğru haberle sansürü deliyoruz! En büyük destekçimiz de SİZsiniz!” ve “Direniş Ruhumuzda Var! Mücadeleyi Yükselt!” sloganları ve nar sembolü ile yapılanmalarını ve amaçlarını, çoğulculuk ve radikal demokrasi ekseninde ortaya koyan Ötekilerin Postası, Facebook’un yeni kamusal alan olarak ele alındığı bu çalışmada, Türkiye’de kendine ana akım medyada yer bulamayan yeni toplumsal hareketlerin görünürlülük ve farkındalık sorunlarının giderildiği, ve siyasal mücadelelerinin kamuoyuyla paylaşıldığı bir alternatif medya örneği olarak analiz edilmektedir. Bir katılımcı haber ağı olarak nitelendirilebilen Ötekilerin Postası, 21 Ekim 2012 tarihinde, o yıl yaşanan açlık grevlerinin ana akım medya tarafından iktidar dili ile anlatılmasına bir karşı duruş olarak 'Açlık Grevi Postası' adıyla kurulmuş ve direniş süreci boyunca direnişçilerin sağlık durumlarını sosyal medyada paylaşmak ve çevrimiçi hayata ilgili eylemleri ve kampanyaları duyurma misyonu edinmiştir. Grevlerin son bulmasının ardından takipçiler tarafından yayına devam etmesi konusunda yoğun tepkiler alan grup, Ötekilerin Postası adıyla yayına devam etme kararı almıştır. Grubun kurucularından biri olan Emrah Uçar grubun yapısını şu şekilde açıklamaktadır:
93 |
94 | > “Ö.P, sistemin ve statükocu anlayışın ötekileştirdiği, görmezden geldiği, duymak istemediği insanları, halkları bir araya getiren ve onların haberlerini yapmayı ilke edinen ve bu ilke doğrultusunda da türkçülüğe, cinsiyetçi yaklaşımlara, nefret söylemine, ırkçılığa karşı duran, homofobizme, transfobizme karşı duran bir yayın politikası izliyor. Bunu da aynı zamanda takipçileri olan gönüllü muhabirleri aracılığıyla yapıyor. Sansürü delmeye çalışıyoruz.”(1)
95 |
96 |
97 |
98 |
99 |
100 |
101 |
102 | Bunun yanı sıra, grup kendini, “21.10.2012'den bu yana Yurttaş Gazeteciliği, Dijital Aktivizm ve Sivil İtaatsizlik duruşunu alternatif bir haber kaynağı olarak kullanmaktadır” cümlesiyle tanımlamaktadır.
103 |
104 |
105 | Facebook’un olanak tanıdığı sanal kamusal alan içinde, ana akım medyaya karşı bir alternatif olarak ortaya çıkan ve paylaşımcı haber ağı işlevi gören Ötekilerin Postası, bir yandan sosyal medyanın özgürleştirici yapısını ve ileri, katılımcı, radikal ve çoğulcu demokrasiyi hayata geçirmek için ideal alan olarak sunduğu imkânları kullanırken, aynı zamanda, Facebook’un, takipçilerin siteyi “faşistbook” olarak nitelendirmesine neden olan uygulamalarına ve yaptırımlarına maruz kalmıştır. Facebook denetim mekanizmasının, Emrah Uçar tarafından yapılan açıklamada , en çok kadın haberleri ve Kürt sorunu hakkında alınan şikayetler üzerine bazı paylaşımlara ve fotoğraflara erişimi engellemesi, takipçilerin Certeau’nun (1984) “taktik” olarak tanımladığı, sistem karşısında zayıf olan kimsenin olayları veya durumları “fırsatlara” çevirmek amacıyla icat ettiği pratiklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu taktiklerden bazıları, erişime engellenen paylaşımların ve fotoğrafların tekrar paylaşılması, yorumların denetim bariyerine takılmaması için tersten ya da dikey olarak yazılması ve paylaşımların koruma altında tutulması için takipçiler tarafından beğenilmesi olarak sıralanabilir. Bütün bu girişimler uzun bir süre Facebook sansürünü delmek için etkili olsa da, Ötekilerin Postası Facebook Türkiye yönetimi tarafından Mart 2014 tarihine kadar 8 kez kapatılmıştır.
106 |
107 |
108 | Başlangıçta çoğunlukla Kürt kimlik mücadelesi üzerinde yoğunlaşan grup, çalışma boyunca görüldüğü üzere yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda herhangi bir ana akım medyanın kolaylıkla ve herhangi bir önem ya da öncelik tanımadan kamuoyuyla paylaşamayacağı konuları ve gelişmeleri mümkün olan en kapsamlı şekilde takipçileriyle paylaşmıştır. Gerek ülkemizde gerekse dünyada egemen söylem tarafından ötekileştirilen, dışlanan ve marjinalize edilen neredeyse hemen her grubun temsiline ve görünürlülüğüne olanak sağlayan Ötekilerin Postası, Türkiye’de cumhuriyet yıllarından itibaren Keyman (2007) tarafından “demokratik bütünleşme eksikliği” olarak tanımlanan durumun sosyal medyanın olanak tanıdığı sanal kamusal alan içerisinde giderildiği bir mecra olarak tanımlanabilir.
109 |
110 |
111 | MEDIA FRAMING AÇISINDAN
112 | --
113 | Grubun haber kaynaklarına bakıldığında alternatif medyalar arasındaki geçişlilik ve yakınsaklık dikkat çeken unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. www.sendika.org, Birgün, Radikal, Yurt, Agos gibi gazateler, www.bianet.org, www.kolektifler.net, www.evrensel.net, www.haber.sol.por.tr gibi haber siteleri, İMC TV, Hayat TV gibi alternatif medya kanalları olarak nitelendirilebilecek daha çok sol eğilimli mecraların ve www.yuksekovahaber.com, Nuçe TV gibi Kürt hareketine yakın ve ana akım medyanın karşısında yer alan haber kaynaklarının grup tarafından takip edildiği ve daha çok bu mecralardaki haberlerin takipçilerle paylaşıldığı görülmektedir. Bu birincil ve resmi kaynakların dışında grup, gönüllü muhabirlerin olay yerinden aktardığı bilgilere, fotoğraflara ve görüntülere de sık sık yer vermekte ve bu özelliğiyle vatandaşların medya içeriğinin üretilmesi, paylaşılması ve dolaşımı sürecine katılımını teşvik etmektedir. Bu durum bir alternatif medya kanalı ve katılımcı haber ağı olarak işlev gören grubun, anındalık, katılım, çoğulculuk, hiyerarşik olmayan yatay örgütlenme prensiplerini daha da pekiştirmektedir. Ötekilerin Postası, bu haber alma kaynaklarının dışında, mizahın farkındalık yaratma etkisinden faydalanarak Türkiye’de özellikle gençlik tarafından takip edilen Uykusuz, Penguen ve Leman gibi mizah dergilerinin ülke gündemi ve küresel gelişmeler ile ilgili çalışmalarını da takipçileriyle paylaşmaktadır.
114 |
115 |
116 | Bu çalışma süresi boyunca, Türkiye gündemi çok ses getiren birçok olayla meşgul olmuş ve Ötekilerin Postası, ana akım medyanın kamuoyuyla genellikle egemen söylem diliyle ve perspektifiyle paylaştığı veya hiç dile getirmediği birçok soruna, konuya değinmiş ve çeşitli yeni toplumsal hareketler çerçevesindeki eylem ve gösteriler grup ve takipçiler tarafından paylaşılmıştır. Bu bağlamda, bu çalışma süresi boyunca, hayvan hakları hareketi, çevre hareketi, kültürel miras yönetimi hareketi, işçi hareketi, kadın hareketi, eşcinsel hakları, LGBT hareketi, kapitalizm karşıtı hareket, barış hareketi gibi birçok yeni toplumsal hareket fraksiyonu grup tarafından konu edinilmiştir. Toplumsal hareketlerdeki bu çeşitlilik, Gezi Parkı eylemlerinde karşımıza çıkan toplumsal muhalefetin ve söylemlerin çok katmanlılığının kaynağını açıkça gözler önüne sermektedir.
117 |
118 |
119 | Grup tarafından öne çıkarılan toplumsal hareketlerden biri olan barış hareketi, vicdani ret hakkı bağlamında tartışılmış ve silahlanma karşıtlığı yönünde ele alınmıştır. Bu doğrultuda grup, Dünya Vicdani Ret Günü olan 15 Mayıs 2013’te Vicdani Ret Derneği’nin insan onuruna aykırı olan silahlanmaya karşı olan aktif mücadelesinin devam edeceği yönündeki açıklamasını yayınlamıştır. Barış hareketinin yanı sıra, Ötekilerin Postası yayınlarında çevre ve hayvan hakları hareketine önemli ölçüde yer vermiştir. Hayvan hakları hareketi bağlamında grup farkındalığı artırmak amacıyla, hem ulusal hem de uluslar arası eylemleri ve ilgili haberleri gündeme getirmiştir. Bahsedilen paylaşımlar arasında yer alan aşağıdaki fotoğraf, tüketim mallarının hayvanlar üzerinde test edilmesi sürecine dikkat etmek amacıyla paylaşılmış ve oldukça tartışma yaratmıştır.
120 |
121 |
122 |
123 |
124 |
125 |
126 |
127 | Bunun yanı sıra, çevre hareketi bağlamında, Belgrad Ormanı için düzenlenen etkinlik grup tarafından duyurulmuş, Karadeniz Bölgesi’nde yürütülen HES projesine yönelik oluşturulan Karadeniz İsyandadır Platformu’nun ve yöre halkının projeleri durdurma çabaları takipçilerle paylaşılarak konuya ilişkin farkındalık yaratılmaya çalışılmıştır. Buna ek olarak, nükleer enerji karşıtı gösteriler de grup içinde yoğun şekilde tartışılan konular arasında yer almıştır.
128 |
129 |
130 |
131 |
132 |
133 | Mersin, Boğazpınar’da yapılacak olan Hidroelektrik Santrali’ne karşı yerli halkın düzenlediği bir eylemden görüntü
134 |
135 |
136 |
137 | Bu ve bunun gibi çevre duyarlılığı ile düzenlenen eylemler ve örgütlü siyasal mücadele örnekleri, daha sonra Gezi Parkı eylemlerinin fitilini ateşleyen etmenlerin başını çekmiştir. Bahsedilen demokratik taleplerden bazıları, Ötekilerin Postası’nın azımsanamayacak ölçüde sıklıkla yer verdiği etnik-milliyetçilik hareketinin zemininden kaynaklanmıştır. Grubun, egemen söylem ve iktidar pratikleri tarafından ötekileştirilen neredeyse bütün grupların sesi olma çabasının yanında, grup yönetiminin ve takipçilerinin önemli bir bölümünün Kürt kimliğine mensup olması ya da bu mücadeleye destek veren bir tavır sergilemesi bu nitelikteki paylaşımların ve tartışmaların grup içinde baskın olması sonucunu doğurmuştur. Bu demografik yapıya ve yönelime paralel olarak, Kürt kimlik mücadelesine ve deneyimlerine ait paylaşımlar grup içinde ağırlıklı olarak yer almıştır. 2013 yılında, AKP iktidarı tarafından başlatılan çözüm süreci, bu nitelikteki tartışmaları alevlendirmiştir. Örneğin, ulus devlet inşası projesi kapsamında Türkçe’nin milli dil olarak kabul edilmesiyle birlikte kamusal alanda kullanılamayan Kürtçe, grup tarafından tartışılan önemli bir konu olmuştur. Buna paralel olarak, Ötekiler Postası tarafından, yazar Murathan Mungan’ın “Kürtler çok güzel bakar, çünkü dilleri yasaklanmıştır ve tüm duyguları gözlerinde birikmiştir” açıklaması takipçilerle paylaşılmış ve oldukça fazla tepki almıştır. Takipçilerin yorumlarından birkaçı “Valla ne zor şartlar altında kürtçe konuşuldu bu ülkede ve nasıl aktarıldı bir sonraki nesile herkes çok iyi biliyor. Kesinlikle kürt kardeşlerimiz sürüden ayrılmamalı örgütüne, partisine ve gerillasına ve lider kadrosuna sahip çıkmalıdır” ve “Kürdüm kürtçe bilmiyorum. Ama biri yanımda konuşunca ona sarılmak istiyorum. Tuhaf birşey.” şeklinde olmuştur. Anadil meselesinin yanı sıra, özellikle Nevruz Bayramı kutlamaları etnik-milliyetçilik hareketinin en yoğun olarak grup gündemini meşgul ettiği konular arasında yer almıştır. Bayram haftası boyunca Türkiye’de ve yurtdışında yapılan kutlama hazırlıkları ve coşkusu anbean gönüllü muhabirler tarafından grupla paylaşılmıştır. Editörün “Türkiye’de hangi medyan böyle bir kalabalık gördü?” notuyla paylaşılan aşağıdaki fotoğraf ve buna benzer birçoğu, takipçiler tarafından yoğun olarak beğenilen ve yorum alan paylaşımlar arasındadır.
138 |
139 |
140 |
141 |
142 |
143 | Diyarbakır’daki Nevruz Bayramı kutlamalarından bir kare
144 |
145 |
146 |
147 | Kürt kimliğinin yanı sıra grup, farklı etnik kimlikler için önemli olan anma ya da kutlama günlerini ve bu günlerde yapılan etkinlikleri geniş takipçi kitlesiyle paylaşarak konu ile ilgili ortak bir farkındalık yaratmayı hedeflemiştir. Bu amaçla Ötekilerin Postası, Alevi kimliği için tarihsel bir yara olan Çorum Katliamı ve Sivas Katliamı ile ilgili bilgiyi, orijinal görüntüleri ve anma etkinliklerini, bunun yanı sıra, Türkiye’de yaşayan ve Çerkez etnik kimliğine mensup olan vatandaşlar için önemli bir olay olan Çerkez Soykırımı ve anma günü etkinlikleriyle ilgili haberleri takipçileriyle paylaşmıştır.
148 |
149 |
150 | Bu farklı kimliklerin yanı sıra, Türk siyaset tarihine değen her paylaşım, takipçiler tarafından çok büyük ilgi görmektedir. Örneğin, faşizm karşıtı hareket bağlamında değerlendirilebilecek aşağıda yer alan tasarım, takipçiler tarafından oldukça fazla yorum almıştır. Bir takipçi, bu yönetim altında yaşayan halkı “sürü” olarak tanımlarken, diğer takipçiler paylaşımla ilgili “böyle tekleyenler yakında arıza yapan traktör gibi tekleyip oldukları yerde duracaklar” ve “yani CHP, MHP ve AKP birleşimi. Gerçi CHP bu ara kendi başına hepsini birden yapıyor” ve “Fiyasko resmen! Bugün ki insan beyinlerinde bu tablo yer almakta maalesef.. İyi ki de biz Ötekiyiz” gibi yorumlar yapmışlardır. Bu yorumlarda görüldüğü üzere, takipçiler parlamenter sistem içinde yürütülen resmi siyaset dahilinde, farklı ideolojiler ve felsefeler temelinde oluşan siyasi partilerin faşist motivasyonlar benimsediklerini ortaya koymakta ve böyle bir siyasal düzende öteki olmaktan duydukları memnuniyeti belirtmektedirler. Dolayısıyla, çekişmeci çoğulculuk prensibine dayana radikal ve çoğulcu demokrasi projesinin yeni toplumsal hareketler siyasetini benimseyen takipçilerin içselleştirdiği bir anlayış olduğu görülmektedir.
151 |
152 |
153 |
154 |
155 |
156 |
157 |
158 | Yukarıda bahsedilen yeni toplumsal hareketler dışında, Ötekilerin Postası, işçi hareketi ve kadın hareketi ile ilgili birçok eylem ve etkinlik haberine geniş kapsamlı yer vermiştir. Bu noktada, özellikle işsizlik ve güvencesizlik nedeniyle farklı meslek gruplarına mensup işçilerin yürüttüğü sendikal mücadeleler grup tarafından sıklıkla paylaşılmış ve sınıf bilinci yaratmak amacıyla düzenlenen etkinlikler grubun öncelik verdiği konular arasında yer almıştır. Aşağıda yer alan etkinlik afişi, İşçi Mücadele Derneği’nin her hafta düzenlediği işçi hakları konulu atölye çalışmasına aittir. Yeni toplumsal hareketlerin hala önem verdiği, İşçi hareketinin güçlenmesi ve sınıf bilincinin kazanılmasına dair yapılan etkinlikler grup tarafından geniş şekilde ele alınan konular arasındadır.
159 |
160 |
161 |
162 |
163 |
164 |
165 |
166 | Bir diğer geniş katılımlı hareket olan kadın hareketi, özellikle geçen yıl boyunca sıkça gündeme gelen kadın cinayetleri nedeniyle özel bir ilgiyle konu edilmiştir. Aşağıda yer alan tasarım ve fotoğraf, takipçiler arasında oldukça hararetli tartışmalara yol açmıştır.
167 |
168 |
169 |
170 |
171 |
172 |
173 |
174 | Kullanıcılar genellikle paylaşılan fotoğraf ve tasarımları farkındalık yaratmak için oldukça etkili birer araç olarak görse de, kullanılan sembolizmden rahatsız olan ve bu durumun kadın bedeninin erkek egemen söyleme uygun olarak yeniden üretildiğini savunan bir kesim takipçi de tartışmalara katılmıştır. Kadın bedeninin erkek egemen söylem tarafından metalaştırılması ve sömürü nesnesi halini almasına yönelik eleştiriler, kadına yönelik şiddet ve artan kadın cinayetleri vakalarından destek alarak giderek yoğunlaşmıştır.
175 |
176 |
177 | Sonuç Yerine
178 | ---
179 | Sosyal medyanın yeni toplumsal hareketlerin benimsediği siyaset anlayışının çevrimiçi uzamdaki taşıyıcısı ve siyasal mücadele aracı olmasında, artan sosyal düşünümselliğe paralel olarak şekillenen bireysel kimliklerin yeni medyanın katılımı, ifade etmeyi, içerik üretimini kolaylaştıran yapısının yanı sıra 1980 sonrası dönemde Türkiye’de yeniden canlanan sivl toplumun rolü de büyüktür. Türkiye’de deneyimlenen tepeden inme, hızlı ve devlet tarafından yürütülen modernleşmeyle birlikte yerleşen güçlü devlet prensibine dayalı siyasal kültür, kısıtlayıcı ve disipline edici bir kamusal alanı de beraberinden getirmiştir. Katılımcı demokrasiye oldukça kapalı olan bu yapı ise, 1980 sonrasında sivil toplumun dönüşümüyle bir nebze kırılmış ve yeni bir politik kültürün boy göstermesinin önünü açmıştır. Göle’nin (2009) belirttiği üzere bu yeni politik kültür daha çoğulcu, açık, farklılıkları tanıyan ve sivil katılıma olanak sağlayan bir kamuoyu oluşmasının teşvik edilmesi, ikilikler ve zıtlıklar üzerine kurulmayan bir siyaset ve siyasi söylemde yumuşama prensiplerine bağlı kalmıştır. Bu zemin üzerinde yükselen yeni toplumsal hareketler siyaseti resmi kurumlar ve örgütler arasında yürütülen stratejik yönetim ilişkileri olarak görmekten çok, farklı istekler ve çıkarlara sahip bireylerin bir araya gelerek oluşturdukları birliktelikler sonucu doğrudan deneyimlenen sürekli bir mücadele olarak görmektedirler. 2013 Haziran ayı boyunca oldukça yoğun bir şekilde ülkemizde ve dünyada ses getiren bir eylemlilik ve muhalefet dönemine denk düşen Gezi Parkı eylemleri, yukarıda aktarılmaya çalışılan farklı toplumsal hareketlerin ve Mouffe’un deyimiyle “siyasallığın”, AKP hükümetinin benimsediği neoliberal ekonomik kalkınma modeli ve otoriter yönelimlerle ateşlenmesiyle ortaya çıkan bir ana direniş ve muhalefet çerçevesi olarak değerlendirilebilir. Bu dönem boyunca, parlamenter demokrasinin egemen söylemle çatışan düşünceleri ve dünya görüşlerini içine almada ve temsil etmedeki güvenilirliği sorgulanmış ve bu sorgulama hükümetin elinde bulundurduğu devletin baskıcı aygıtlarından biri olan polis güçleri ve devletin ideolojik aygıtlarından biri olan medya tarafından oldukça kuvvetli bir şekilde görünmez kılınmak istenmiştir. Süreç boyunca, hükümetin en çok başvurduğu söylem olan Schmityen “dost/düşman” ayrımı, ana akım medya tarafından da benimsenerek yeniden üretilmiştir. Bu noktada, Gezi parkı eylemlerini önceleyen dönemde de zıt görüşlerin çekişmesini teşvik eden bir yayın politikası izleyen Ötekilerin Postası, hükümetin ve ana akım medyanın “düşman” olarak nitelendirdiği muhaliflerin seslerine, taleplerine, devletin baskıcı stratejisi karşısında keşfettikleri taktiksel siyasal eylem pratiklerine yer vererek alternatif medya olma niteliğini bir kez daha pekiştirmiş ve Facebook’un olanak sağladığı sanal kamusal alanın çoğulculuk ilkesine önemli bir katkıda bulunmuştur. Buradan yola çıkarak, Türkiye’de Facebook özelinde sosyal medyanın olanak sağladığı yeni kamusal alanın, yeni sosyal hareketlerin özgürlükçü, demokratik ve katılımcı yapısıyla oldukça örtüştüğü ve bir alternatif medya örneği olan Ötekilerin Postası’nın, sosyal medyanın alternatif demokrasi yaklaşımları üzerine temellenen, “ötekilerin” sesini ve taleplerini duyuran bir mecra olarak nitelendirilebileceğinin açıkça mümkün olduğudur.
180 |
181 |
182 | Kaynakça
183 | ---
184 | 1. http://www.agos.com.tr/otekilerin-postasi-facebook-yonetiminin-tavri-devletinkinden-farkli-degil-5353.html
185 | 2. http://bianet.org/bianet/insan-haklari/148286-otekilerin-postasi-nin-facebook-hesabi-kapatildi
--------------------------------------------------------------------------------